KAYSERİ (AA) – ESMA KÜÇÜKŞAHİN – Kayseri'de edebiyat öğretmenliği yapan İsmail Solak, 7 yaşında annesinden öğrendiği ve tutkuyla bağlandığı dokumacılığı evine kurduğu kilim tezgahında sürdürüyor.
Bünyan Fen Lisesi Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni 45 yaşındaki Solak, bir zamanlar neredeyse her evinde halı ve kilim dokunan Kayseri'nin Bünyan ilçesinde doğdu.
Küçük yaşlarından itibaren ip eğirmeye, halı dokumaya ilgi duyan Solak, Süleyman Demirel Üniversitesinde geleneksel Türk sanatları halı, kilim alanında yüksek lisans yaptı.
Hobi olarak evine kurduğu tezgahta kök boya dahil hiçbir boya kullanmadan, saf koyun yünüyle kilim dokuyan Solak, AA muhabirine, 3 erkek kardeş olduklarını, halı ve kilim dokumayı annesinden öğrendiğini söyledi.
– Gizli gizli yapmaya başlamış
Üniversiteye gidene kadar Bünyan'da yaşadığını anlatan Solak, "O çevrede, halı, kilim, ip, örgü adını ne koyarsanız koyun, kadınların yaptığı bir işti. O yüzden hep çekinerek gizli gizli yaptım. Kapalı kapılar arkasında, evin en tenha odasına geçerek ip eğirir, sandalyenin ayakları arasına ip gererek orada minik minik kilimler dokurdum." dedi.
Belli bir yaşa gelince dokumacılığı gizlemediğini belirten Solak, "Birkaç yıl önce bu konuda yüksek lisans yaptım. İş bilimsel bir kimlik kazanınca o tepkiler birdenbire kesildi. 'Bu adam bunun eğitimini aldı' dediler." diye konuştu.
Solak, dokumacı bir çevrede büyüğünü, annesini, anneannesini, babaannesini ve teyzelerini hep tezgah başında gördüğünü dile getirdi.
– "Anne karnında kirkit sesi dinlemişim"
Tutkusunun çocukluktan geldiğini vurgulayan Solak, "Ben annemin karnında kirkit (Dokumacılıkta atkı ipliğini sıkıştırmak için kullanılan, demirden veya ağaçtan yapılmış dişli araç) sesi dinlemişim. Annem beni tezgah dibinde emzirmiş. Genetiğime işlemiş diyebilirim." ifadelerini kullandı.
Solak, yaşadığı çevrede kadınların eskiden yaz boyunca tarlada, bahçede, evde çalıştığını, kışın ise bir araya gelerek evin geçimine katkıda bulunmak için halı dokuduklarını, o dönemde halının çok iyi bir geliri olduğunu ancak dokuyucuların eline çok fazla para geçmediğini anlattı.
– "En büyük kilim 180 santime 3 metre büyüklüğünde"
Ne zaman annesi halı tezgahının başına geçse kendisinin de yanına oturduğunu, ilk önce halı dokumayı öğrendiğini belirten Solak, şöyle devam etti:
"Düğüm atmaya çalışırdım. Annem nereye hangi renkten ne kadar dokunacaksa söyler ben o arasını doldururdum. Annem ben üniversiteyi bitirene kadar halı dokumaya devam etti, halı parasıyla okudum. Ufak tefek tezgahlarla yıllardır dokuma yapıyordum ama bir zaman sonra o minik dokumalar beni doyurmamaya başladı. Bence halı öyle küçücük dokunup masanın üstüne, duvara asmak yerine yere serilmeli. Ben evimin yerine serilecek bir şey dokumalıyım düşüncesiyle kocaman bir tezgah yaptım kendime. Eski tezgahlardan yola çıkarak daha hafifini yaptım. 7-8 yıldır böyle devam ediyorum. Bu tezgahta dokuduğum en büyük kilim 180 santime 3 metre büyüklüğünde."
Solak, kilimin konar göçer kültürü temsil ettiğini, halının ise yerleşik kültürün bir ürünü olduğunu, halıya nazaran daha sanatsal geldiği için kilim dokumayı tercih ettiğini dile getirdi.
En çok koç boynuzu motifini sevdiğini bildiren Solak, "Dokuduğum bütün kilimlerde bu motif vardır. Koç boynuzu erkeklerin savaşçılığını, gayretini, gücünü anlatan bir motif." dedi.
Kilim dokumaya ilk başladığında hazır sentetik boyalarla boyanmış ipler kullandığını kaydeden Solak, rengarenk ve göze güzel görünen bu kilimleri doğal bulmadığı için kök boyayı araştırdığını, Bünyan'daki çeşitli bitkilerden kök boya elde ederek kilimler dokuduğunu belirtti.
– "Bir kilimim var, ipinin eğrilmesi 3 yılı buldu"
Daha doğal kilimler elde etmek için hiç boya kullanmamaya karar verdiğini anlatan Solak, şunları kaydetti:
"Bünyan halılarının en değerlisi 'Anara' denen bir halı türüdür. Bu halı koyunun sırtından çıktığı gibi yapılır, hiç boya kullanılmadan. Kara koyundan kara ip, kahverengi koyundan kahverengi ip, bazen ikisini karıştırıp gri ya da sütlü kahve, beyaz ve 4-5 renkle dokunan halılar vardır, en kıymetlileri de bunlardır. Çünkü hiç boya kullanılmıyor tamamen doğal. Ben bunu kilime aktarmaya çalıştım. Bizim yöredeki koyunculardan bulabildiğim kadar siyah, kahverengi, gri, sütlü kahve gibi yünleri kırptırdım, yıkadım, taradım, eğirdim ve ip haline getirdim. Sonrasında da doğal kilimler ortaya çıktı. Bir kilimim var, ipinin eğrilmesi 3 yılı buldu. Çünkü istediğiniz ipi her zaman bulamıyorsunuz bazen bulduğunuz yetmiyor, gelecek senenin de yününü almak istiyorsunuz o koyunu gelecek sene bulamıyorsunuz. 3 yılda sadece ipini eğirdim, bir yılda da dokuduğum büyük bir kilimim var bu şekilde."
Babaannesinden kalan yaklaşık 80 yıllık kirmen (eğirmen), iğ gibi malzemeleri halen kullandığını belirten Solak, çanta ve dokuma kuşak da yaptığını, ürettiklerini hem kullanmayı hem de oğlunun çeyizine saklamayı düşündüğünü sözlerine ekledi.