İSTANBUL (AA) – Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, 20 yıl önce Türk Anayasa Mahkemesinin hak eksenli bir yaklaşımı benimsemediğini savunan makale yazdığını belirterek, “Bireysel başvuruyla birlikte Türk Anayasa Mahkemesi bir paradigmatik dönüşüm yaşadı, yani ideoloji eksenli yaklaşımdan hak eksenli bir yaklaşıma geçti.” dedi.
Zühtü Arslan, AYM Anayasa Yargısı Araştırmaları Merkezi ile İstanbul Medipol Üniversitesi Hukuk Fakültesi işbirliğinde düzenlenen “Anayasa Mahkemesi Kararlarında Yorum Sempozyumu”nun açılışına katıldı.
Burada konuşan Arslan, Anayasa yargısında yorumun, dünyanın her yerinde hayati derecede önemli bir konu olduğunu dile getirdi.
Anayasa yargısının doğum tarihi olarak kabul edilen 1803’teki Amerikan Yüksek Mahkemesinin meşhur Marbury/Madison kararına değinen Arslan, “Bu kararda belki de ilk kez çok net bir şekilde şu ifade ediliyor. ‘Yargının temel görevi ve yetki alanı hukukun, kanunun ne olduğunu söylemektir.’ Çünkü yargıç somut olaya kanunu uygularken onu yorumlamak zorunda ve onun anlamını belirlemek zorunda.” diye konuştu.
Arslan, 1803’teki tespitten yüz yıl sonra bir başka Amerikan Yüksek Mahkemesi Başkanının New York valisiyken “Hepimiz bir anayasaya bağlıyız ama anayasa yargıçlar ne diyorsa odur.” dediğini belirterek, bunun aslında biraz iddialı olduğunu, ancak yorumun gücünü, belirleyici doğasını ifade ettiğini vurguladı.
Anayasa’nın, yargıçların çerçevesini belirlediği, anlamını verdiği bir metin olduğunu dile getiren Arslan, filozofların hukuk ve yoruma ilişkin tezlerine de değindi.
Yorum faaliyetinin iç içe geçen üç halkadan oluştuğunu belirten Arslan, en merkezdeki ilk halkada yorumcunun iç dünyası, ikinci halkada paradigma denilen yargıçlar topluluğunun ortak değerleri, üçüncü halkada da içinde bulunulan toplumsal ve siyasal ortamın etkisi olduğunu kaydetti.
– 20 yıl önceki makalesini hatırlattı
Arslan, yorumun kurallarının tam anlamıyla uygulanabilmesi için hukukun üstünlüğüne dayanan bir siyasi ortamın ve toplumsal vasatın önemine vurgu yaptı.
20 yıl önce başlığı “Çatışan Paradigmalar”, alt başlığı “Türk Anayasa Mahkemesinde siyasi haklar” olan bir makale yazdığını anlatan Arslan, bu makalesinde “ideoloji eksenli paradigma” ve “hak eksenli paradigma” olmak üzere Anayasa yargısı alanında insan hakları yargılaması yapan mahkemelere hakim olan iki paradigmanın varlığından bahsettiğini dile getirdi.
Arslan makalesinde, Türk Anayasa Mahkemesinin o tarihlerde içtihatlarını değerlendirerek, maalesef hak eksenli bir yaklaşımı benimsemediğini, temel hak ve özgürlüklere öncelik vermediğini, toplumsal ve siyasal menfaatler söz konusu olduğunda teminat ve özgürlükleri ikinci planda bırakabildiğini ve ideolojiyi öne çıkarabildiğini savunan bir tezi ortaya koyduğunu anlattı.
Aradan 20 yıl geçtiğini, bunun 10 yılında bireysel başvurunun uygulandığını belirten Arslan, şöyle devam etti:
“Bireysel başvuruyla birlikte Türk Anayasa Mahkemesi bir paradigmatik dönüşüm yaşadı, yani ideoloji eksenli yaklaşımdan hak eksenli bir yaklaşıma geçti. Bunu söylemenin gururunu yaşadığımı da ifade edeyim, on yıldır Anayasa Mahkemesinde görev yapan birisi olarak. ‘Türk Anayasa Mahkemesi hak eksenli paradigmayı benimsedi ve hak eksenli paradigmayla kararlar veriyor’ derken, basitçe şunu kast ediyoruz. Anayasa Mahkemesi varlık nedenine de uygun olarak artık temel hak ve özgürlükleri önceleyen, temel hak ve özgürlükleri korumayı kendi asli işlevi olarak gören bir yüksek yargı organına dönüştü. Hak eksenli yaklaşım, özgürlükleri diğer bütün toplumsal menfaatlerin önünde gören, onlara öncelik veren bir yaklaşım ifade ediyor. Hak eksenli yaklaşım, özgürlükler lehine yorumu gerektiren bir yaklaşım. Hak eksenli yaklaşım, haklara ve özgürlüklerin korunmasının esas, sınırlandırılmasının istisna olduğunu savunan bir yaklaşım. Anayasa Mahkemesi bu yaklaşımı benimsediğini, kararlarında açıkça ifade ediyor ve bunun da gereklerini yerine getiriyor.”
– “Hak eksenli yaklaşım, hukukun anayasallaşması sürecine çok ciddi katkı yaptı”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Zühtü Arslan, anayasal hükümleri yorumlarken hukuk devletinin, hukukun üstünlüğünün dikkate alındığını belirterek, Anayasa hükümlerinin ancak hak eksenli yorumlandığında kendilerinden beklenen işlevi yerine getirebileceğini kaydetti.
Buna Anayasa Mahkemesi kararlarından örnekler veren Arslan, hak eksenli yaklaşımının, hukukun anayasallaşması sürecine de çok ciddi bir katkı yaptığını vurguladı.
Özellikle bireysel başvuruyla birlikte son on yılda mahkemelerin artan oranda gitgide Anayasa’ya daha fazla atıf yapmaya başladığını ifade eden Arslan, “Anayasa Mahkemesinin kararlarını derc etmeye başladılar. Kamu otoriteleri Anayasa’yı daha fazla dikkate almaya başladı. Çünkü Anayasa Mahkemesi bunu kararlarında açıkça söylüyor.” dedi.
Arslan, kısa bir süre önce askeri yüksek öğretim kurumundan üniversiteye geçen bir profesörün sivillere göre daha düşük ücret almasıyla ilgili bir meselede Anayasa Mahkemesinin mülkiyet temelli bir ayrımcılık yasağı tespit ettiğini ve hak ihlali kararı verdiğini dile getirdi.
AYM’nin hak eksenli paradigma içinde kalarak yasal ve anayasal yoruma devam etmesinin, sanat ve özgürlüklerin korunması bakımından da hayati derecede önemli olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Dünyada anayasa yargısı alanındaki belki de en önemli sınama, otoriterleşme yönündeki küresel ters dalgaya rağmen hak eksenli paradigmayı korumak ve sürdürmektir. Bu gerçekten de hayati bir sınamadır. Türk Anayasa Mahkemesinin kazandığı tecrübe, birikim özellikle bireysel başvuruda ve norm denetiminde kurduğu sistem ve irade bu sınamada başarılı olacağımızın göstergesidir. Umarım bundan sonraki süreçte de Anayasa Mahkemesi son on yılda olduğu gibi hak eksenli yaklaşımını devam ettirir ve insanımızın temel hak ve özgürlüklerini koruma noktasında önemli bir güvence olmayı sürdürür.”