ANKARA (AA) – Hacettepe Üniversitesinde yarın düzenlenecek Besin Alerjisi ve Anaflaksi Sempozyumu'nda çocuklarda besin alerjisi, bu konuda toplumsal farkındalığın artırılması, ailelerin yaşadıkları sosyal problemler ve güncel tedavi yaklaşımları ele alınacak.
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Allerji Bilim Dalı tarafından gerçekleştirilecek Besin Alerjisi ve Anaflaksi Sempozyumu'na ilişkin uzmanlar ve çocuğunda besin alerjisi bulunan ailelerin katılımıyla Hacettepe Üniversitesinde basın toplantısı düzenlendi.
Çocuk Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bülent Enis Şekerel, toplantıda yaptığı konuşmada, bebeklerde besin alerjisinin yaklaşık yüzde 5-7 arasında olduğunu ama büyük çoğunluğunun zamanla bu alerjilerinden kurtulabildiğini, ergen çağında besin alerjisi sıklığının yüzde 1'e kadar indiğini anlattı.
Kalıcı besin alerjilerinin de bulunduğuna ve bu tür alerjilerde ciddi bir artış gerçekleştiğine dikkati çeken Şekerel, özellikle inek sütü, yumurta, kuruyemişler, susam, baklagiller, buğday ve deniz ürünlerinin başlıca alerjik besinler arasında yer aldığını anımsattı.
Hacettepe Üniversitesi Rektör Yardımcısı, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Serhat Ünal ise çocukluk dönemindeki besin alerjileri konusunda hem toplumda hem de okullarda farkındalığın artmasının önemine işaret etti.
Ünal, "Okullarda eğitimcilere yönelik besin alerjileri, acil durumlarda yapılabilecekler konusunda bir farkındalık çalışması yürütülmeli." diye konuştu.
– Sempozyumda uzmanlara eğitim verilecek
Çocuk Alerji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ümit Murat Şahiner de Çocuk Alerji Bilim Dalı'nın 2 bin 500 üzerinde besin alerjisi olan hastayı takip ettiğini ve bu oranla Türkiye'nin en büyük, Avrupa'da en büyük üç merkez arasında olduklarını vurguladı.
Besin Alerjisi ve Anaflaksi Sempozyumu'nun her yıl düzenlendiğini aktaran Şahiner, besin alerjisi olan çocukların sosyal ortamlarda da büyük zorluklarla karşılaştığına değindi.
"Çocuklarda besin alerjisi kaşıntı, kızarıklık, kabarıklığın yanı sıra karşımıza ishal, kusma atakları hatta hayatı tehdit eden en ağır alerjik reaksiyon anaflaksi şeklinde de çıkabiliyor." diyen Şahiner, sempozyumda, anaflaksinin tanı ve tedavisine uzmanlara yönelik simülatör eşliğinde eğitim verileceğini söyledi.
Prof. Dr. Özge Uysal Soyer ise "Okullarda eğitimcilerin çocuklarda besin alerjisi, acil durumlarda ne yapılacağına ilişkin bilinçlendirilmesi lazım." görüşünü paylaştı.
Prof. Dr. Vural Gökmen de gıda endüstrisinin alerjisi olan bireyler için alternatif çözümler üretmesinin önemine işaret etti.
– "Çocuklarımız özellikle eğitim hayatlarında ciddi zorluklarla karşılaşıyor"
Çocuğunda besin alerjisi bulunan aileler de basın toplantısında yaşadıkları sosyal zorlukları belirtti.
Kızının kuruyemişlere karşı ciddi alerjisi olduğunu aktaran baba Osman Kara, "Besin alerjisi olan çocuklarımız, özellikle eğitim hayatlarında ciddi zorluklarla karşılaşıyor. Derdimizi anlamadığımız durumlar yaşanıyor. Hayati ciddiyetini anlattığımız halde çocuklarımıza alerjen besinler ikram ediliyor." diye konuştu.
Kara, kızının herhangi bir alerjik şok durumunda adrenalin iğnesi yapılması gerektiğini ama okulların bu konuda sorumluluk almak istemediğini de belirterek, bu konuda önlemler alınmasını istediklerini kaydetti.
Oğlunun doğuştan süt alerjisi olduğunu söyleyen anne Gülnur Kurt ise kreşler ve okullarda sağlık görevlilerinin bulunmasının besin alerjisi ve farklı kronik hastalıkları bulunan çocuklar açısından önemine vurgu yaptı.
Süt buharı kokusunun bile oğlunu astım krizine sokabildiğini anlatan Kurt, market ürünlerinde de içeriklerin tüm detaylarıyla yazılması gerektiğini dile getirdi.