ANKARA (AA) – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ve beraberindeki heyet ile görüştü.
CHP Genel Merkezi'ndeki görüşmede, Kılıçdaroğlu'na, Genel Başkan yardımcıları Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı ve Gülizar Biçer Karaca eşlik etti.
Görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu ve Uysal, ortak basın toplantısı düzenledi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kılıçdaroğlu, Uysal ve beraberindeki heyetle Türkiye'deki genel durumu değerlendirdiklerini belirterek, Türkiye'nin ciddi sorunlarla karşı karşıya olduğunu ifade etti.
Ortak çözüm açısından herkesin bu sorunlara kafa yorması ve bunların bir şekilde aşılması gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Doğal olarak sorunları çözecek olan, sorunları aşmak için mücadele edecek olan siyasi partilerdir. Sayın Genel Başkan ve arkadaşlarıyla, ekonomiyi, sosyal yapıyı, gelişmeleri, dış politikayı masaya yatırdık ve görüştük. Kendilerine ve arkadaşlarına yürekten teşekkür ederim." diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini ifade ederek, "Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Bütün sorunları çözülebilir. Akılla, bilgiyle, birikimle bu sorunların üstesinden geleceğiz ve gelmekte de kararlıyız. Bu konuda da görüş birliği içindeyiz." dedi.
Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da kabulleri için Kılıçdaroğlu şahsında tüm CHP camiasına teşekkür etti.
"Nasılsınız?" demekten bile imtina edilen günlerin yaşandığını savunan Uysal, "Derin bir sistematik çöküşün içerisindeyiz. Sağır sultanlar, gözlerini kulaklarını kapatsalar da milyonlarca insanımız büyük bedelleri her gün sofrasında, hanesinde yaşıyor ve bedelini ödüyor." ifadesini kullandı.
Bu ülkenin büyüklüğüne ve evsafına denk bir siyasi akıl ve programla sürecin içerisinden çıkılabileceğine inandığını dile getiren Uysal, "Milletimiz nasıl bir asır evvel azim ve kararlılığıyla makus talihini değiştirmişse, bugün yine milletin makus kaderini değiştirmek, milletin temsilcileri olarak, tüm sorumluluk sahibi siyasi aktörlerindir." sözlerini sarf etti.
– "Önümüzde Türk demokrasisinin en zor sınavı var"
Uysal, bu süreç içerisinde Kılıçdaroğlu'nun aldığı inisiyatifin çok önemli olduğunu belirterek, herkesin eşit fırsatlara sahip olduğu bir Türkiye'yi hep beraber ortaya çıkarabilmek için gayret gösterdiklerini söyledi.
Demokrat Parti Genel Başkanı Uysal, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Adeta ülkede 'Bir Delinin Hatıra Defteri' romanından uyarlanmış bir tiyatro oynanıyor. Bu iktidarın, iklim değişikliğinin ihtiyaç olduğu böyle bir dönemde iktidarını sürdürmesinin, milletimizin ödeyeceği bedelleri katmerlendireceğini görüyoruz. O açıdan bu yanlış yoldan, bu çıkmaz sokaktan Türkiye'nin çıkmasını ümit ederiz. İnşallah demokratik meşruiyet içerisinde olacaktır. Önümüzde Türk demokrasisinin en zor sınavı var, önümüzde seçim dönemimiz var. Bu açıdan da bilerek ve istenerek sokağa düşsün isteniyor, 'krimanilize edelim, bir takım dini, milli, hamasi argümanlarla kitleleri etkileyelim'. Ama insanımızın sağduyusu o zamana kadar müsaade etmedi, bundan sonra da müsaade etmeyecek. Bu süreç içerisinde siyasi partilerin ortak bir paydada her zamankinden daha fazla buluşma iradesi ve mecburiyeti var."
– "Türkiye'deki gelişmeleri de izleyemiyor, bilmiyor"
Açıklamaların ardından Kılıçdaroğlu ve Uysal, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Kemal Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, TÜSİAD'a ilişkin yaptığı açıklamaları, şöyle değerlendirdi:
"Bu ülkede yaşayan, bu ülkede üretim yapan, üretim yapmayıp çalışan, çiftçisi, işçisi, köylüsü, emeklisi sanayicisi, tüccarı, herkesin konuşmaya hakkı var. 'Siz konuşmayın, ben konuşacağım' diyor. Sonra da dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkıyor. Demokrasinin d'sinden dahi haberi yok. Üretim yapan insanlara gidin, kime sorarsanız sorun en büyük dertleri şu, 'Önümüzü göremiyoruz, nasıl karar alacağımızı bilmiyoruz, dolar ne olacak bilmiyoruz' diyor. 'Rakam ortaya çıksın, biz ona göre yatırım yapacağız, ona göre maliyetlerimizi oluşturacağız' diyor. Beyefendi sarayda olduğu için, sarayın dışını görmediği için, üretimle olan bağları koptuğu için, sadece ve sadece sarayı ve çevresini gördüğü için, dünyadaki gelişmeleri de Türkiye'deki gelişmeleri de izleyemiyor, bilmiyor.
Kendisini aslında uyarıyorlar, 'ekonomi biliminin gereğini yapın' diyorlar, bilime vurgu yapıyorlar. Bilime vurgu yapmak bile rahatsız ediyor. Devlet akılla yönetilir, bilgiyle yönetilir. Sevgili Peygamberimizin ne güzel sözü var, 'İlim Çin'de bile olsa gidin öğrenin' diyor. Bilim vurgusu yapılıyor, sen karşı çıkıyorsun, ahlak vurgusu yapılıyor, onda da karşı çıkıyorsun. Devleti yönetemiyorlar, yönetemediklerini sokaktaki sade vatandaş da görüyor ve biliyor, işin özü bu."
Gültekin Uysal da aynı soru üzerine, "Demokrasiyi ne kadar içselleştirdiklerini bu sözlerden bile anlayabiliyoruz. 20 yıllık icraatları, demokrasiyi bir konjonktürel program olarak telakki ettiklerini zaten göstermişti. Ele geçirmek mantığıyla sadece devletin kurumları değil, sivil organizasyonlar da bu süreç içerisinde bir psikolojik harekat unsuru gördü." görüşünü paylaştı.
Ülkede sadece birinci derecede sorumluluğun siyasetçilerde olmadığını ifade eden Uysal, geniş örgütlü kesimleri temsil eden tüm örgütlü yapıların da konuşması gerektiğini vurguladı.
– "Bir organize kötülükle karşı karşıyayız"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, 'Milleti faize ezdirmeyeceğim' demişti. Bu konuda değerlendirmenizi alabilir miyiz?" sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, "Hangi faiz indi? Çiftçinin faizi indi mi? Hayır. Esnafın faiz indi mi? Hayır. Tüccarın faiz indi mi? Hayır. Kredi kartı kullanıp bankalara borçlanan sade vatandaşın faizi indi mi? Hayır. Hiç kimsenin faizi inmedi. Kimin faizi indi?" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası'nın kredi açtığını, düşük faizle bankaların o krediyi aldığını, yüzde 14'ten aldığı krediyi yüzde 22'den hazineye sattığını kaydetti.
Kemal Kılıçdaroğlu, yanıtına şöyle devam etti:
"Banka hiçbir şey yapmıyor, 14'ten alıyor 22'den satıyor. Kim kazanıyor? Bankalar kazanıyor. Kime hizmet ediliyor? Bir avuç insana hizmet ediliyor. Faiz mi indi? Hayır. Faizin falan indiği yok, hayal aleminde yaşıyor bunlar. Londra'daki tefecilere dünyanın faizini ödeyen kim? Türkiye'deki tefecilere yani dolar baronlarına dünyanın parasını ödeyen kim? Bu zat değil mi? Bu kişi değil mi? Emin olun soru sormasanız bu alanlara girmeyeceğim. Erdoğan'ı muhatap almak bile yanlış aslında."
– TÜİK'in ölçümleri
Kemal Kılıçdaroğlu, "Geçen günlerde iktidara yakın olan holdinglerin temsilcilerinin, CHP ve İYİ Parti'den randevu talep ettiği yönünde iddialar vardı. CHP'ye böyle bir randevu talebi geldi mi?" sorusu üzerine, böyle bir talep konusunda bilgisinin olmadığını, kendilerine yansıyan bir talep bulunmadığını bildirdi.
"MÜSİAD'dan TÜSİAD'ın zıttı bir açıklama geldi. 'Düşük faiz odaklı politikamızın destekçisi olduğumuzu yeniden ifade ediyoruz' denildi. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusuna Kılıçdaroğlu, "Herkes düşük faiz ister. Sanayici de düşük faiz ister, yatırımcı, tüccar, esnaf, vatandaş ister. Ama düşük faiz yok ortada." yanıtını verdi.
Gültekin Uysal da "Çalışma Bakanı'nın, 'TÜİK'in sepetinde binlerce ürün var. TÜİK'in ölçümü farklı, çarşı pazardaki enflasyon farklıdır' şeklinde açıklamaları oldu. Nasıl değerlendirirsiniz?" sorusu üzerine, Merkez Bankası'nın ve TÜİK'in iradesinin olmadığını, kurumsal derinliğinin sıfırlandığını, bunun bedelini de vatandaşların ödediğini söyledi.
Kılıçdaroğlu da aynı soru üzerine, devlette liyakatin yok edilmesi halinde çürümenin başlayacağını belirtti. Çürümenin en tipik örneğinin de Türkiye İstatistik Kurumu olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, alışveriş yapan vatandaşın Türkiye İstatistik Kurumunun yayımladığı rakamların yanlış olduğunu gördüğünü belirtti. CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, "Dolayısıyla o kuruma duyulan güven sıfırlanmış vaziyette. Çürüme baştan başlamıştır, aşağıya doğru bu çürüme gidiyor. Ama bu çürümeyi sonlandıracağız." dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ülkeyi yönetemediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, ülkenin deneme sınamayla yönetilemeyeceğini, bilgiyle, birikimle, adaletle yönetileceğini dile getirerek, "Adaleti bitirdiniz, liyakati bitirdiniz. İstişareyi, danışmayı bitirdiniz. Devleti almışsın bir kişiye teslim etmişsin o bir kişi ne istiyorsa onu yapıyor. TÜİK'e telefon ediyor, 'rakamı şöyle beyan edeceksiniz' diyor." değerlendirmesinde bulundu.
Kimsenin umutsuzluğa kapılmaması gerektiğini söyleyen Kılıçdaroğlu, şu görüşleri dile getirdi:
"Gidecekler, göndereceğiz. Demokratik kurallar içerisinde göndereceğiz. Kalınan her günün maliyeti artıyor. Vatandaş bu maliyeti görüyor zaten. O nedenle bir an önce sandığın gelmesini istiyoruz. 'Sandığı getirin' dememizin temel nedeni, ülkenin çıkarını savunduğumuz içindir. Bu millet artık daha fazla zulüm görmesin. Getirsinler sandığı, devleti adaletle, hakla hukukla yönetmek istiyoruz devleti. Devlette insanlar bir nefes alsınlar, biraz rahat ettik desinler. 'Ben mevcut hükümeti, iktidarı istediğim gibi eleştirebiliyorum' desinler. 'İktidarı eleştirdiğim için başımıza bir bela gelmeyecek' diye düşünsünler. Biz böyle bir Türkiye istiyoruz ve bunu yapacağız. Kararlıyız, birlikte yapacağız. Dostlarımızla birlikte yapacağız."