ORDU (AA) – EYÜP ELEVLİ – Ordu'da, kendisiyle birlikte ailesinden 8 kişi yeni tip koronavirüse (Kovid-19) yakalanan ve annesini kaybeden Kovid-19 yoğun bakım sorumlu hemşiresi Neslihan Kılıç, tedavi sürecinde annesinin yanında olamadığı için yaşadığı üzüntüyü anlattı.
Fatsa Devlet Hastanesinde görevli 39 yaşındaki hemşire Kılıç, AA muhabirine, sağlık memuru olan eşinin 4 Kasım 2020'de ateşinin yükselmesi üzerine beraber yaptırdıkları Kovid-19 testlerinin pozitif çıktığını söyledi.
Kendilerinden önce de 67 yaşındaki annesinde öksürük ve solunum belirtileri bulunduğunu, astım hastası olan annesinin kronik rahatsızlıkları nedeniyle şikayetini Kovid-19'a bağlamadığını aktaran Kılıç, "Annem 'Ben zaten bunları normalde de yaşıyorum' dediği için Kovid-19 üzerinde duramadık. Açıkçası bir çok vatandaştan da biz bunları hep duyuyorduk. Eşim bile sağlık çalışanı olmasına rağmen o gün ateşlendiğinde, 'Hafif boğazımda yanma var ama farenjit oldum herhalde' diye düşündü. Birçok kişi de bunu böyle değerlendirdiği için süreci biraz geciktirebiliyor. Bu süreç geciktikçe aile içi temas çok fazla olduğundan aile üyelerinin diğerlerine de bulaş oluyor." diye konuştu.
Test sonucunun pozitif çıkmasının ardından temaslı olduğu için annesinin de Kovid-19 olabileceği üzerinde durduklarını anlatan Kılıç, annesinin de hastaneye götürüldüğünü ve yatışının yapıldığını ifade etti.
Annesinin yanı sıra ablası, ağabeyi, yengesi, kayınpederi ve kayınvalidesinin de hastalığa yakalandığını belirten Kılıç, belirtisi olmayan babasının 14 gün evinde izole olduğunu, kendisinin ise eşiyle birlikte 10 gün karantinada kaldığını kaydetti.
Sıkıntılı bir hastalık süreci yaşayan ablasının da hastanede yattığını dile getiren Kılıç, şöyle devam etti:
"Bu kez annem servis evresinden yoğun bakım evresine geçti. Oksijen ihtiyacı oldukça arttı. Bir yandan ablam serviste yattı, bir yandan annem yoğun bakımda yattı. En kötüsü, ben bu evrede, bir sağlık çalışanı ve aylarca Kovid-19 biriminde çalışan biri olarak ne anneme ne ablama müdahale edebildim. Kendim karantinada kaldım. Eşim de sağlık çalışanı. İki sağlık çalışanı aslında en çok destek verebileceğimiz evrede bizler de karantinaya girmek zorunda kaldık ve çok sıkıntılı bir süreçti. Bir şeyler yapmak istiyorsunuz. Herkes ayrı evlerde karantinada ve hiçbir şey yapamıyorsunuz."
– "Belirtiler bazı hastalarda bir anda kesilemeyebiliyor"
Kılıç, eşinin yaklaşık bir hafta yüksek ateş ve halsizlik yaşadığını kaydederek, "Aslında eşimin hastaneye yatışı olabilecek kadar ateşi oldu ama sağlıkçı olmamızdan, bir tarafımızın yine hastanede olmasından evde kendi kontrolümüzde götürmeye çalıştık." dedi.
Eşinin, kendisine göre hastalığı daha ağır geçirdiğini anlatan Kılıç, 1-2 gün sonra sırt ağrısı ve koku alma duyusunun gitmesiyle kendisinin de belirti göstermeye başladığını dile getirdi.
Kovid-19'a yakalanan aile fertlerinde farklı farklı hastalık öyküleriyle karşılaştıklarına işaret eden Kılıç, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ablam, annem gibi solunum sıkıntılı ve öksürüklü çok ciddi bir süreç geçirdi, 10 gün servis yatışı oldu. Arkasından evde de tedaviye devam etmek zorunda kaldık. Hala bir tedavi sürecinde ve devam ediyor. Belirtiler bazı hastalarda bir anda kesilemeyebiliyor. Bu hastalardan bir tanesi de ablam. Ağabeyim daha çok yorgunluk, halsizlik, eklem ağrılarıyla geçirdi. Yengem daha çok bulantılar, halsizlikle geçirdi."
– "Çocuklara geçirmekten de korktuk"
Kılıç, 9 ve 5 yaşındaki çocuklarının testlerinin negatif çıktığını, kendilerini onlardan izole ettiklerini kaydederek, "Çocuklara geçirmekten de korktuk açıkçası. Çok şükür bulaşmadan, belirti vermeden süreci tamamladık." ifadesini kullandı.
Süreç boyunca evde hep maske taktıklarına ve çocuklarla temastan kaçındıklarına dikkati çeken Kılıç, "Çok özledikçe kapıdan kapıya konuştuk. Onlar koridorda, biz odamızda. 'Anne yeter, kaç gün kaldı karantinanın bitmesine, ne zaman biz sarılacağız', tabii ki çocuklar hep bu düşünceyle devam ettiler. Çok şükür tamamladık. Tamamlayamayan bir annemiz var. Onun acısı tabii ki hepimizi çok üzdü. Herkesi de çok üzen bu tarz acılar maalesef var." dedi.
Kılıç, karantina boyunca yoğun bakımdaki annesinin yanında olmayı çok istediğini söyleyerek, "Bu süreçte beni en çok korkutan, annemi karantinadayken kaybetmekti. Bunun için hep korktum. Bir an önce karantinadan çıkmak için hep dua ettim, 'Bir an önce ben dışarda olayım', sanki ona bir an önce müdahale edecekmişim gibi. İyi miydi, kötü müydü, çok da bilmiyorum. Bu süreç zorlu geçti. Biz karantinadan çıktıktan sonra annemizi kaybettik." diye konuştu.
Bu sıkıntılı evreyi insanların nasıl geçirdiğini birebir yaşayarak gördüğünü söyleyen Kılıç, annesiyle ilgilenen ve kendisinin yokluğunu göstermemek için ellerinden geleni yapan meslektaşlarına da teşekkür etti.
– "Kendimiz kadar çevremizdeki sevdiklerimizi de düşünmemiz lazım"
Neslihan Kılıç, sağlıkçı olmasının dışında bir vatandaş olarak tedbirlerini sonuna kadar almaya çalıştığını vurguladı.
Bazı vatandaşların, "5 dakikada nasıl bulaşabilir, ne olacak? 1 saat bir yerde oturduk, çay içtik ondan da bulaşacak mı?" dediğine değinerek, şunları kaydetti:
"Maalesef bulaşıyor. Bu tedbirleri daha sıkı tutmamız gerekiyor. Kendimizi düşündüğümüz kadar çevremizdeki sevdiklerimizi de düşünmemiz lazım. Bizim için hepsi çok kıymetli. Annemiz, babamız, çocuklarımız, ablamız, ağabeyimiz, diğer akrabalarımız… Herkes birilerinin kıymetlisi. Bu kıymetlileri kaybetmek insan için çok üzücü. İstemezdik ki biz de çok kıymetlimizi, annemizi kaybedelim. Ama onun için de yapacak bir şeyimiz kalmadı. Keşke yapabilseydik daha fazlasını. Vatandaşlarımızdan da hem kendilerini hem de sevdiklerini korumalarını isterim. Çok kıymetli birini kaybetmek çok üzücü."