Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--
Son Dakika Haberler

Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu66 defa okundu

kategorisinde, 12 Eyl 2020 - 20:02 tarihinde yayınlandı
Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu

İSTANBUL (AA) – Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Erhan Afyoncu, darbe girişimlerine karşı erken hareket etmenin önemine dikkati çekerek, "Herhangi bir kalkışmada zamanında müdahale, bunu önler. 15 Temmuz'da bunu gördük. Osmanlı'da tereddüt eden herkes bunun acı sonucuyla karşılaştı." dedi.

Adalet Bakanlığınca, Türkiye demokrasi tarihinde kara bir leke olarak yerini alan 12 Eylül 1980 darbesinin 40. yılı dolayısıyla Demokrasi ve Özgürlükler Adası'nda gerçekleştirilen Vesayetten Demokrasiye Milli İrade Sempozyumu'nda, "Türkiye'nin Demokrasi Tarihi ve Darbeler" başlıklı oturum yapıldı.

Oturumun açılışında konuşan Afyoncu, Türkiye'de askeri darbe geçmişinin uzun süren toplumsal ve siyasi sıkıntılara neden olduğunu söyledi. Ortam farklı olsa da darbe mantığı ve dinamiğinin hep aynı olduğunu dile getiren Afyoncu, "Osmanlı tarihi bizim tarihimizin en parlak dönemi. Biz profesyonel olarak biliyor olsak da isyanlara bakınca Osmanlı'da 36 padişahtan 12'si darbeyle indirildi ve 6'sı da öldürüldü. Osmanlı'nın şanlı zaferlerini kazanmasını sağlayan ordu, aynı zamanda isyanın da kaynağı haline gelmişti." diye konuştu.

Yaşanan isyanlar sonunda 1826'da Yeniçeri Ocağı'nın kaldırılmasıyla sürecin farklı bir aşamaya geçtiğini anlatan Afyoncu, her türlü darbe ve isyanın kendisine meşruiyet kaynağı aradığını söyledi.

Prof.Dr. Afyoncu, Osmanlı'daki askeri yapılanma ve bunun darbelere etkisi hakkında değerlendirmelerde bulunduğu konuşmasında şunları kaydetti:

"Herhangi bir kalkışmada zamanında müdahale, bunu önler. 15 Temmuz'da bunu gördük. Osmanlı'da tereddüt eden herkes bunun acı sonucuyla karşılaştı. Kanuni Sultan Süleyman ve 1. Mahmud darbelere karşı her türlü önlemi erkenden aldığı için bunları bastırmıştır. Yeniçeri Ocağı'nı kaldıran 2. Mahmud'un kurduğu askeri sistem de oğlunu tahttan indirmiştir."

Darbelerin meşru zemin arama zorunluluğu ve hamlelerini anlatan Afyoncu, Sultan 2. Abdülhamid'in tahttan indirilmesine de Reval görüşmelerinde 'Makedonya'yı satacak' bahanesiyle zemin oluşturulduğunu hatırlattı.

Afyoncu, tarihe bakıldığında her türlü siyasi ve silahlı güce mutlaka denge ve denetleme mekanizmalarının getirilmesinin şart olduğunu ifade ederek, aksi halde bu yapıların birer dev haline geldiğini anlattı.

– "Günde 8-10 kişi sağdan ve soldan öldürüldü"

AK Parti Grup Başkanı Prof. Dr. Naci Bostancı ise "12 Eylül Perspektifi" başlıklı sunum yaptı.

1980 darbesi sürecinde siyasalı bitiren bir genç olduğunu dile getiren Bostancı, 1 yılını hapishanede geçirdiğini anımsattı.

Bostancı, milletvekili olarak Meclis'e girdiğinde 12 Eylül darbesine ilişkin kurulan komisyonun başkanı olduğunu aktararak, "12 Eylül'e giderken özellikle darbe dinamiğini hızlandırmak isteyenler kesinlikle bu şartları hazırlayan gayretin parçası oldu. 1980 yılı içerisinde 2-3 günde bir insan öldürülürken çatışmalarda, mayıs ayından sonra günde 8-10 kişi sağdan ve soldan öldürüldü. Radyolar artık 23.00 yayınlarında hava durumu gibi o gün öldürülenlerin listesini verir hale geldi. Sonra da ne olacak olsun havası oluşturuldu." değerlendirmelerinde bulundu.

O dönem darbe dinamiğini hızlandıran faillerin yeteri kadar ortaya çıkarılmadığını aktaran Bostancı, ülkede demokrasi zeminini bozmak isteyenlerin her türlü yol ve yönteme tevessül edebileceğini kaydetti.

Bostancı, tüm dünya halklarının bu tür girişimlere karşı dikkatli olması gerektiğine vurgu yaparak, Türkiye'de ise bu dikkatin daha üst seviyede olmasının önemine işaret etti. 12 Eylül'de darbecilerin işleyişi organize ederken şartları olgunlaştırmak için her türlü tekniği uyguladığını ifade eden Bostancı, hapishanede yaşadıklarını anlattı.

– "Hiçbir anayasa demokrasiyi inşa etmek için hazırlanmadı"

İstanbul Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Alkan ise bugün tartışma yapılan konuların başında "Siyaset nasıl yapılır?" sorusunun geldiğini söyledi.

Sorunun iki farklı cevabı olduğunu dile getiren Alkan, "Bunlardan biri toplumu bir yere taşımak, ortak kararlar içinde toplumu bir arada tutmak, ikinci boyutunda ise insanların taleplerini karşılayabilmek vardır. Toplumdan gelen talepleri karşılayacak şekilde devletin kapasitesinin geliştirilmesi önemli. Bu iki boyutun olumsuz tarafları da vardır. Yukarıdan dayatmacı siyasi bir yapı ortaya çıkabilir. Siyaseti sadece talebe indirgerseniz en ufak talepte bütünlüğünü kaybetmiş bir devlet mekanizması ortaya çıkabilir." diye konuştu.

Alkan, Osmanlı ve Türkiye modernleşmesi konusunda değerlendirmelerinde ise şunları söyledi:

"Osmanlı modernleşmesi içinde hanedan ve bürokrasi açık bir çatışmaya girdi. Özelikle son dönemdeki bürokratik darbelerin ortaya çıkışı böyledir. 2. Meşrutiyet'ten sonra haneden gücünü kaybedince Türkiye modernleşmesi bu sefer bürokratik elit ile seçimli süreç arasında gerilme dönüştü. Aslında bizim temel çatışma noktamız buradan geliyor. Toplumu topyekun dönüştürmeye yönelik siyaset izleme ve talebe ilişkin siyasi sistem çatışması ana eksen oldu. 2 Meşrutiyet'ten sonra bizde meclis sık sık askıya alındı. Aslında direnç noktalarının yok olduğu dönüşümlü siyaset Türkiye'de hakim oldu. Demokrat Parti ilk kez talebe ilişkin aşağıdan yukarıya doğru siyasetin iktidara gelmesidir. Çoğunun kökeni CHP olmasına rağmen Demokrat Parti bunu hayata geçirmenin bedelini işkenceyle ve nihayet kanlarıyla ödediler. Bizim darbe geleneğimizin anayasaya etkisini de iyi bilmek gerekir. Bu mekan ağır bedellerin ödendiği yerdir. Demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bu çatışmacı gelenek anayasa hazırlamaya da etki etti. Hiçbir anayasa demokrasiyi inşa etmek için hazırlanmadı. Bunun en güzel örneği 1961 Anayasası. Yıllarca okullarda Türkiye'nin en modern en demokratik anayasası diye okutuldu."

Alkan, konuşmasının devamında anayasaların hazırlanış biçimleri hakkında bilgiler verdi.

Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ruhi Ersoy da ilk kez bu adaya gelirken büyüklerin başına gelenleri tefekkür ettiklerini söyledi. Darbelerin sonuçlarına değinen Ersoy, "Milletin çocukları bayramlıklarını giysin diye kendi idamlıklarını giyenlere rahmet diliyoruz. İradeden kasıt, mühür basılan reyin sandığa atılması değildir. Medeniyet tasavvuru kültür kodunu ifade eden milletin ve devletin pratiğiyle örtüşen ve bunun yaşam bulabilmesi için ortaya konulan pratiktir. Burada şehadet şerbeti içenlerle 80'de tebessüm ederek dar ağacına gidenler sayesinde çocuklar bayramlıklarını giyiyor." ifadelerini kullandı.

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ