ANKARA (AA) – "Sinemada Gazeteciler: Anlatılar, Arketipler, Mitler" kitabının yazarı, AA Dış ve Ekonomi Haberleri Müdürü Dr. Barışkan Ünal, "Televizyon dizileri ve filmler hiç fark etmesek de algımızı etkilemeye başlıyor. Bir müddet sonra gerçek gördüğünüz gazeteci, her hafta televizyon dizisinde izlediğiniz gazeteci, sinemada izlediğiniz gazeteci veya basın imgesi birbirine geçmeye başlıyor. Zihnimiz bunları kurmaca veya gerçek diye ayırt etmiyor." dedi.
Gazeteciler Cemiyeti tarafından, Basın Evi'nde, "Demokrasi için Medya, Medya için Demokrasi Projesi kapsamında "Gazetecilik ve gazeteciler beyaz perdede nasıl anlatılıyor?" başlıklı söyleşi düzenledi.
Moderatörlüğünü gazeteci Yıldız Yazıcıoğlu’nun yaptığı söyleşide Ünal, Türk sineması için arama verildiğinde çak fazla gazetecilik filminin çıkmadığını ancak kendisinin web tabanlı üç sinema arşivini 5-6 ay tarayarak ve tüm filmlerin konularını tek tek okuyarak gazetecilik filmlerini bulduğunu anlattı.
Yaptığı araştırmalar sonucu pek çok gazeteci karakterine rastladığını belirten Ünal, Türk sinemasında ilk gazeteci karakterlerinin 1940 yapımı "Yılmaz Ali" filminde kadın gazeteci olarak ortaya çıktığını söyledi.
Ünal, ancak ilerleyen yıllarda erkek gazeteci karakterinin baskın olduğunu dile getirerek, Türk sinemasında gazetecilerin genellikle karakter için "süslü" bir meslek olarak belirdiğini, gazetecilerin daha çok dedektif gibi sunulduğunu, erkek gazetecilerin işten çok aşk ve çapkınlık peşinde koştuğunu kaydetti.
Ünal, Türk sinemasında Hollywood etkisi bulunsa da Hollywood filmlerindeki "elit" görünümün aksine Türk filmlerde gazetecilerin "meteliksiz" sunulduğunu dile getirdi.
Ünal, 1960'lı yıllarda toplumsal içerikli filmlerle halkı savunan, gerçekleri ortaya çıkaran, demokrasiyi savunan karakterler olarak da gazeteci imgesinin Türk sinemasında belirdiğini ifade etti.
– Romanlar, TV dizileri, filmler çok etkili
Kitabında sinemada gazeteci temsiline bakarken sadece karakterlere odaklanmadığını, filmlerin anlatılarına ve bu anlatılarla hangi söylemlerin inşa edildiğine de odaklandığını belirten Ünal, Hollywood’un daha sessiz sinema döneminden itibaren gazetecilere ve gazeteciliğe yer verdiğini, filmlerde genellikle Amerikan basın anlayışındaki "liberal basın teorisi"ne uygun şekilde bir basın imgesinin çizildiğini anlattı.
Ünal, "filmlerin medya patronlarını nasıl sunduğuna" yönelik soru üzerine, filmlerin basının özel sektör sahipliğini eleştiriyor gibi dursa da günün sonunda özel sektör sahipliği ile basının özgürlüğünün ve özerkliğinin beraber yürüyebileceği söylemini inşa ettiğini söyledi.
Sinemada gazeteciliğin her dönem hem idealize edildiğini hem de eleştirildiğini anlatan Ünal, filmlerdeki temsillerin seyircilerin algılarını ve basına yönelik bakışlarını etkileyebildiğine işaret etti.
Ünal, şöyle devam etti:
"Sosyal medya ile stüdyoların içerisine girmeye gazetecilerin arka planda nasıl çekim yaptıklarını özçekimlerle görmeye başladık. Ama hiç hayatında gazeteci tanımamış, gazetecinin bir gününe tam tanık olmamış, haberi nasıl topladığımızı, nasıl yazdığımızı, kaynaklarla nasıl iletişim kurduğumuzu hiç bilmeyen insanlara sorun, gazeteci nasıl çalışıyor basın merkezi nasıl bir yer? Kafalarında belirli imgeler oluşmaya başlıyor, şu an sizde bile oluşmuştur. Siz bir şeyi görmediyseniz, tatmadıysanız, deyiminiz yoksa bu deneyimler çoğu zaman popüler kültür ürünlerinden geliyor.
Sadece filmler değil, televizyon dizileri, romanlar ama görsel bir sanat olduğu için özellikle televizyon dizileri ve filmler bu konuda hiç fark etmesek de bizim algımızı etkilemeye başlıyorlar. Bir müddet sonra artık gerçek gördüğünüz gazeteci her hafta televizyon dizisinde izlediğiniz gazeteci, sinemada izlediğiniz gazeteci veya basın imgesi birbirine geçmeye başlıyor. Zihnimiz bunları kurmaca veya gerçek diye ayırt etmiyor, bir müddet sonra zihninizde harmanlanmaya başlıyor. O yüzden de aslında zihnimizdeki imajlar hem basının kendisinden kaynaklanıyor hem de filmlerden, dizilerden çok ciddi oranda kaynaklanıyor."
– "Anadolu Ajansının artık AA Kitap olarak yayınevi var"
Ünal, bir soru üzerine, Anadolu Ajansının (AA) artık AA Kitap olarak kendi yayınevi bulunduğunu ve özellikle medyaya odaklanan kitaplara ağırlık verildiğini belirterek, kendi kitabının da AA Kitap’tan yayımlandığını ve D&R ve Kitap Yurdu ile seçkin kitapçılarda bulunabildiğini söyledi.
Söyleşi sonrası katılımcılar, gazeteciliği konu alan "Under Fire" adlı filmi izlediler.