İSTANBUL (AA) – Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, "Ülkemizin rekabet gücü ve refah düzeyinin artmasının arkasında şüphesiz nitelikli insan kaynağını yetiştirme zorunluluğu var. Uluslararası arenada bizim ürünlerimiz değil, insan kaynağımız ve eğitimimiz rekabet ediyor. Eğitimde geri kalmak, dünyadan da geri kalmak demek. Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacaksak, eğitim sistemimizin kalitesi de dünyada ilk 10’a girmeli." ifadelerini kullandı.
TÜSİAD tarafından düzenlenen "Geleceğimiz için Eğitimi Birlikte Konuşmak" konferansı Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Yusuf Tekin'in katılımıyla gerçekleştirildi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan, etkinlikteki konuşmasında yeni eğitim-öğretim döneminin yakın zamanda başlayacağına işaret ederek, eğitimin, Türkiye'nin refahının itici gücü ve geleceğini belirleyecek en temel unsur olduğunu söyledi.
Eğitimin, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak genç nesillerin potansiyeline yapılan en önemli yatırım olduğunu belirten Turan, şunları kaydetti:
"Nitelikli ve herkes için erişilebilir bir eğitimin önemini uzun yıllardır vurguluyoruz. Okul öncesinden temel eğitime, mesleki eğitimden yükseköğretime ve yaşam boyu öğrenmeye kadar, eğitimin her aşamasını bu anlayışla güçlendirmeliyiz. Kendi potansiyelini en üst düzeyde gerçekleştirebilen bireylerin, sadece kendisini ve çevresini değil, ülkemizi her alanda gelişmiş medeniyetler arasında, ileriye taşıyacağına inanıyoruz. Tüm dünyada paradigmalar değişirken, eğitimi de bu değişimlerden bağımsız düşünemeyiz. Dijital dönüşüm, yeşil dönüşüm ve demografik dönüşümün birlikte yaşandığı bir zamandayız.
Araştırmalar da bu dönüşümlerin etkilerine dikkati çekiyor. Örneğin, Dünya Ekonomik Forumu’nun 'İşlerin Geleceği' raporuna göre, sadece 5 yıl sonra bile, bambaşka mesleklerden ve becerilerden konuşuyor olacağız. Bugün okula başlayan çocukları, mezun olduklarında bambaşka bir dünya bekliyor. McKinsey'nin tahminlerine göre, 2030 yılına kadar Avrupa'da 160 milyon çalışanın yapay zeka ve dijital beceriler konusunda yeniden eğitilmesi gerekecek. Fen-Teknoloji-Mühendislik-Matematik yani STEM ve sağlık alanındaki mesleklere talebin ise yüzde 30’a kadar artması bekleniyor. OECD’nin İstihdama Bakış 2024 raporu ise son 10 yılda en hızlı büyümenin yeşil dönüşüm odaklı yeni işlerde olduğunu gösteriyor. Ayrıca yaşlanan nüfusla beraber, sağlık başta, pek çok alanda iş ve hizmetlerin dönüşmesi gerekecek."
Turan, bu büyük dönüşüm dalgalarına karşı suyun üstünde kalabilmenin, hazırlıklı ve donanımlı olunmasına bağlı olduğuna dikkati çekerek, gelecek için hazır ve donanımlı olmanın en önemli koşulunun ise her bir insana, nitelikli eğitim sunmak olduğunu anlattı.
– "Gençlerimize potansiyellerini ve hayallerini kendi ülkelerinde gerçekleştirebileceği bir ülke iklimi yaratmamız gerekiyor"
Turan, konuşmasında küresel rekabetin hızı ve şeklinin değiştiğine de değindi.
"Küresel rekabet için, daha yüksek teknolojili ve katma değerli alanlarda dünya ekonomisinden daha fazla pay alabilmemiz gerekiyor." diyen Turan, ister şirket, ister ülke çapında, bir işi rakiplerden iyi yapabilmek ve ön plana çıkmak için geniş bir vizyon, gerekli finansman ve yetkin insan kaynağı olması gerektiğini söyledi.
Kendisinin "insan kaynağı"nı birinci sıraya koyduğundan bahseden Turan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Ülkemizin rekabet gücü ve refah düzeyinin artmasının arkasında şüphesiz nitelikli insan kaynağını yetiştirme zorunluluğu var. Yani meselenin özünde, eğitim alanında da bir rekabet var. Eğitimde geri kalmak, dünyadan da geri kalmak demek. Uluslararası arenada bizim ürünlerimiz değil, insan kaynağımız ve eğitimimiz rekabet ediyor. Dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacaksak, eğitim sistemimizin kalitesi de dünyada ilk 10'a girmeli. Bu nedenle eğitim, iş dünyasından eğitim camiasına ve tüm vatandaşlarımıza kadar, hepimizin önceliği, hepimizin ortak meselesi. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de, nitelikli iş gücü ihtiyacı ve beceri uyumsuzluğu iş dünyasının en önemli problemleri arasında. Araştırmalar, şirketlerin, aradıkları beceri ve yetkinliklere sahip işgücünü bulmakta çok zorlandığını gösteriyor.
Özellikle teknoloji yetkinliği gerektiren iş kollarında yaşanan beyin göçü ise yetenek ihtiyacını belirginleştiriyor. En becerikli, eğitimli, yetenekli gençlerimizi, daha iyi eğitim, yaşam ve çalışma koşulları gibi sebeplerle, başka ülkelere kaybediyoruz. Oysa nitelikli insan kaynağını çekmek için küresel bir yarış varken, hiçbir gencimizi kaybetme lüksümüz yok. Gençlerimize potansiyellerini ve hayallerini kendi ülkelerinde gerçekleştirebileceği bir ülke iklimi yaratmamız gerekiyor."
– "Ülkemizin genç nüfusu, gelişmiş ülkeleri yakalayacak sıçramayı yapmamız için bir fırsat penceresi sunuyor"
TÜSİAD Başkanı Turan, Türkiye'nin geleceğe yönelik vizyonları ve programlarında, teknoloji ve inovasyona dayalı, katma değer yaratan bir ekonomi olma hedefi çizdiğini hatırlatarak, "Biliyoruz ki ülkemizin genç nüfusu, eğer iyi değerlendirebilirsek, gelişmiş ülkeleri yakalayacak sıçramayı yapmamız için bir fırsat penceresi sunuyor. Ancak zamanımız giderek daralıyor." dedi.
Turan, geleceğin dünyasında "insan"ın, teknik becerilerin yanında kendisini insan yapan sosyal ve duygusal özellikleriyle ve en yetkin haliyle ön planda olmak zorunda olduğuna dikkati çekerek, dönüşümlerin ivmelendiği bu dönemde, pek çok ülkenin de eğitim sistemlerini yeniden değerlendirmeye başladığı özel bir süreçten geçildiğini söyledi.
Bu nedenle eğitim alanında atılacak adımların, PISA gibi uluslararası araştırma ve verilerden de yararlanarak planlanmasının çok önemli olduğunu belirten Turan, şunları söyledi:
"Çünkü doğru istikamette yürümemiz için, dünyada nerede durduğumuzu da iyi analiz etmemiz gerekiyor. Daha önce PISA 2012’nin sonuçlarını değerlendiren bir rapor yayınlamıştık. PISA 2022 sonuçları açıklandıktan hemen sonra da bu yıl ocak ayında, OECD işbirliğiyle bir konferans gerçekleştirdik. Ardından, TÜSİAD ve Eğitim Reformu Girişimi işbirliği ile, PISA 2022 sonuçlarını ele aldığımız ve bugün sabah tanıtılan yeni raporumuzu sizlerle ve kamuoyuyla paylaştık. Rapor, gelecekte en çok aranacak 21. yüzyıl becerilerinin ön koşulu olarak, matematik, okuma ve fen alanındaki temel becerilerde güçlü bir yetkinliğe sahip olmamız gerektiğini gösteriyor.
Bunun için, içerik olarak iyi bir eğitim sunmak gerekli ama yeterli değil. Veriler, sosyoekonomik olarak dezavantajlı öğrencileri destekleyen ve okullar arası farklıkları azaltan politikaları hızla önceliklendirmek gerektiğini gösteriyor. Hem öğrenci hem öğretmenin iyi olma halini odakta tutmalıyız. Eğitim sisteminde başarılı ülkeler, öğretmenlerin çalışma ve yaşam koşullarını önceliklendirmekte, nitelikli öğretmen yetiştirmeye yatırım yapmaktalar. Unutmamalıyız ki her birey biriciktir, her bireyin farklı potansiyeli ve yeteneği vardır. Farklılıkların yeşermesine ve bireylerin kendi yetenekleri doğrultusunda gelişimine imkân sağlayan, kısacası tek-tipçi olmayan bir eğitim anlayışı, hem insanımızı, hem ülkemizi güçlendirecektir."
– "Her zaman vurguladığımız bir diğer konu da okul öncesi eğitimin erken yaşlardan itibaren zorunlu ve ücretsiz olmasıdır"
Turan, araştırmaların, dünyada okul temelli yaklaşımın daha çok benimsenmeye başladığını, okullara ve öğretmenlere daha çok esneklik tanındığını gösterdiğini belirterek, Türkiye'de de bu yönde adımlarla, öğrenci ve öğretmenlerin potansiyellerini en iyi şekilde gerçekleştirebilecekleri bir ortam sağlanabileceğini aktardı.
Okul öncesi eğitimin erken yaşlardan itibaren zorunlu ve ücretsiz olması konusunu sürekli vurguladıklarını hatırlatan Turan, konuşmasını şöyle tamamladı:
"Bilimsel düşünceye dayalı, çağdaş ve eşit eğitim, Cumhuriyetimizin temel kazanımlarındandır. Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında, tıpkı Cumhuriyetimizin kurulduğu dönemdeki gibi, eğitimi, yeniden, tüm bireyler için, fırsat eşitliğinin en önemli dayanağı yapmalıyız. Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşlarının Milli Mücadelemizin en kritik zamanlarında, 1921 yılında topladığı Maarif Kongresi ve Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılan Eğitim Seferberliği, bu topraklarda, her koşulda eğitime verilen önemi göstermiştir.
Son yıllarda, özellikle okullulaşma oranlarında çok önemli ilerlemeler kaydettik. Bugün, dönüşümlerin baş döndürücü hız kazandığı bir çağdayız. Çağın gereklerine uyumlu, bilimsel temelli bir eğitimi esas almalıyız. Böyle bir eğitim, demokratik, laik, hukuk devleti olan Türkiye’yi, ekonomik ve sosyal kalkınma ile küresel rekabet hedeflerine ulaştıracak en önemli kaldıraçtır. Bu nedenle eğitimin felsefesi, müfredat, uygulama, öğretmen eğitimi gibi, eğitimin tüm boyutlarını, akıl ve bilim üzerine inşa edilmiş Cumhuriyet değerlerine sahip çıkan ve çağdaş eğitim normlarına uygun şekilde hayata geçirmeliyiz."