İSTANBUL (AA) – Üsküdar Belediyesi tarafından düzenlenen 8. Kitap Fuarı kapsamında "Türk Edebiyatının 100 Yılı 1923-2023" konulu söyleşi gerçekleştirildi.
Fuarın kurulduğu Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi'nin Avrasya Salonu'nda yapılan ve edebiyat dünyasından Beşir Ayvazoğlu, Mehmet Narlı, Necip Tosun ve Mehmet Can Doğan'ın katıldığı söyleşide, Türk edebiyatında roman, şiir ve öykü alanında son yüzyılda yaşanan değişimler ele alındı.
Söyleşiyi yöneten Ayvazoğlu, Türk edebiyatını 100 yıl gibi zaman dilimleriyle ayırmanın zor olduğuna dikkati çekerek, "Cumhuriyetin kurulduğu zaman Tanzimat dönemi edebiyatçılarının çoğu hayattaydı. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı derken Cumhuriyet öncesini dışarıda bırakmak söz konusu olamaz." dedi.
Ayvazoğlu, edebiyatın her döneminin bir önceki döneminden beslenerek varlık gösterdiğini belirterek, "Önemli olan, Cumhuriyet öncesi dönemden Cumhuriyet dönemi ve sonrasındaki edebiyata neler intikal ettiğini anlamaktır." şeklinde konuştu.
– "Milliyetçilik düşüncesi, modern şiirimizde çok etkili oldu"
Söz konusu dönemde Türk şiirinin geçirdiği evreleri anlatan Mehmet Can Doğan, son yüz yıllık Türk şiirinin temellerinin Mehmet Emin Yurdakul'un "Türkçe Şiirler" kitabıyla atıldığını kaydetti.
Doğan, "Yurdakul’un Türkçe Şiirler kitabının basılması sonrası ortaya çıkan milliyetçilik düşüncesi, modern şiirimizde çok etkili oldu. Milliyetçilik hareketi içinde şiir, diğer edebiyat türleri arasında başat rol oynadı." değerlendirmesinde bulundu.
Cumhuriyet dönemi şiirinin yönünü belirleyen şairlerin ise Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı olduğunun altını çizen Doğan, "Milli Mücadele dönemindeki Dergah dergisi, Cumhuriyet sonrası dönemdeki şiiri belirleme konusunda bir mevzi gibidir. Ahmet Haşim, bireye dönük ve Batı şiirine bağlı şiir geliştirmeye çalışan biri olarak biliniyor. Yahya Kemal ise tarihe yönelmesiyle belirginleşiyor." ifadesini kullandı.
Doğan, Cumhuriyet döneminde şiirde hece ölçüsünün aruz veznine baskın geldiğini ve serbest şiir akımının popülerleştiğini belirterek, "Nazım Hikmet, Cumhuriyet öncesinde Ahmet Haşim'in denediği şeyi ilerletti ve serbest şiirin bir nevi öncülüğünü yaptı. Şiiri dize olarak değil anlam birimi olarak görüyor bu akım. Şiirde öteden beridir gelen ahenk anlayışını değiştiriyor." diye konuştu.
Türk şiirinde en yakın değişimin 1950'lerde İkinci Yeni akımıyla başladığını hatırlatan Doğan, bugün yazılan şiirlerin de İkinci Yeni diline çok yakın olduğu, fakat İkinci Yeni'yi aşamadığı tezini savundu.
– "Modern öykü anlatımına geçerken en önemli mihenk taşı Ahmet Mithat"
Son 100 yılda Türk öykücülüğüne değinen Necip Tosun ise "Hikaye, şark toplumlarında hakikati belirlemek ve izah etmek için kullanılan en önemli anlatım tarzlarından biri. Öyle ki şark hikayelerine baktığımızda biz felsefi metinlerimizi bile hikayeyle anlatmışız." tespitinde bulundu.
Cumhuriyet dönemi öykücülüğünün Samipaşazade Sezai, Nabizade Nazım ve Ahmet Mithat gibi isimlerden etkilenerek şekillendiğini belirten Tosun, "Ahmet Mithat'ın yazdıkları, günümüzdeki öykü anlayışına en yakın olanıdır. Geleneksel hikayeden modern öykü anlatımına geçerken en önemli mihenk taşı, Ahmet Mithat'tır. Belki de Ahmet Hamdi Tanpınar'ın gadrine uğradığı için bu kadar tanınamadı." dedi.
Tosun, Ömer Seyfettin ve Sait Faik Abasıyanık hikayeciliğinin de bugünkü öykü tarzına ışık tutucu nitelik taşıdığını vurguladı.
Hikayeciliğin 1950'lerde farklı bir boyuta geçerek dilinin soyutlandığı tespitini yapan Tosun, "Hikayeciliğin bu yıllarda geçirdiği biçimsel arayışta İkinci Yeni şiirinin etkisi göz ardı edilemez. Türk öykücülüğü ayrıca bu dönemde sıçrama yapıyor. 1960'lar ise öykücülüğümüzün ideolojik farklılıklarla anılmaya başladığı bir dönem. Öykücülükte asıl ideolojik kırılma 1970'lerde başlıyor." diye konuştu.
Tosun, Türk edebiyatında çok sayıda yazarın şiir ve roman yazmadan sadece öykücülükle var olmayı başardığına dikkati çekerek, Türk öykücülüğünün geleceğini iyi gördüğünü ifade etti.
– “Küçük Ağa, Türk romancılığının atmosferini değiştirdi”
Mehmet Narlı da Türk romancılığının serüvenine dair şu değerlendirmelerde bulundu:
"Cumhuriyet dönemi romanı neler anlatıyor, niçin anlatıyor ve hangi temel bakış açısıyla bunu söylüyor? Bunların cevabını aramak lazım. İlk kuşak romancıları dediğimiz II. Meşrutiyetten gelen romancıların temel bir hedefleri var devr-i sabık yaratmak gibi. Bunlar kendilerinden bir önceki süreci eleştiren romanlar yazmış genellikle. Eskinin eleştirisi söz konusu. İkinci kategori, içinde yaşadıkları süreci anlatan romanlar. Genelde Halide Edip ve Yakup Kadri, Kemal Tahir, Milli Mücadele dönemini anlatıyor romanlarıyla."
Tarık Buğra'nın Küçük Ağa romanıyla Türk romancılığının atmosferinin değiştiğini savunan Narlı, "Bu romanda bütün toplumsal ögeler işlenmeye başlanıyor. Toplumun bütün bir yapısı görülüyor. Kemal Tahir'in romanlarında da aynı şeyler görülüyor. Kemal Tahir’le özellikle, milli mücadele döneminde emekleri görülmeyen İttihatçılara da değinilerek bir nevi geçmişle hesaplaşılıyor." dedi.
Narlı, 1970'li yıllardan sonra Türk romancılığında sosyolojik dönüşümler ve göçün yarattığı problemlerin ağırlıkla işlendiğini, bu dönemde aynı zamanda muhafazakar romancılığın öne çıktığını belirtti.
Toplam 120 yayınevi ile 500 yazarın katılımıyla 840 sempozyum ve etkinliğin yapılacağı fuar, 7 Mayıs'ta sona erecek.