ANKARA (AA) – TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Hüseyin Yayman, Dezenformasyonla Mücadele Kanunu’nun TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildiğini hatırlatarak, “Bu yasanın kabulünün ardından ilk iş olarak dijital telifle ilgili tarafları dinlemek ve bu konuyla ilgili karar alma sürecinde bize düşen rolü yerine getirmek istiyoruz.” dedi.
Anadolu Ajansının, medyanın hukukla buluştuğu başlıca alan olan telif hakları korumasına mercek tutmak amacıyla düzenlediği “Dijitalleşme Sürecinde Basında Telif Haklarının Korunması Sempozyumu” AA Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Serdar Karagöz’ün ev sahipliğinde başladı.
Yayman, sempozyumun hem dijital telif konusu hem de “Dezenformasyonla Mücadele Kanunu” olarak bilinen yasa teklifinin TBMM’de kabul edilmesinin bir gün sonrası olması anlamında çok önemli bir etkinlik olduğunu vurgulayarak, dijitalleşmede telif hakları konusunda karar alma sürecine pozitif bir katkı sağlaması bakımından sempozyumu düzenleyen Anadolu Ajansı Genel Müdürü Serdar Karagöz’e ve AA personeline teşekkür etti.
Kovid-19 sürecinin dijital çağı 10 yıl erkene aldığını ifade eden Yayman, teknoloji şirketleri ve dijital ağların etkinliğinin daha fazla hissedilmeye başlandığını vurguladı.
Yayman, siyasetin reel bir iş olduğunu, kendisine yöneltilen talepleri yok sayamayacağını ve bu taleplere cevap vermekle yükümlü olduğunu belirterek, şöyle konuştu:
“Biz de Cumhur ittifakı ve AK Parti olarak bize yöneltilen taleplere karşı duyarsız kalamayız. Hem telif hem de dezenformasyon meselesinde sokağın bir talebi vardı. Ben Hatay Milletvekiliyim, oraya gittiğimde sokakta yürürken bir hanımefendinin, beyefendinin gelip sosyal ağlardaki başıboşluk, kişilik istismarı, nefret dili, ırkçılık, kadına şiddet, İslamofobi, uyuşturucu kullanımının teşvik edilmesi konuları gibi şikayetleri dile getirmesi ve bu konuda bir çok sorunun ifade edilmesi TBMM’yi harekete geçirdi ve düzenleme yapıldı. Hepimiz bu ülkenin vatandaşlarıyız. Ülkemizin herhangi bir yerinde orman yangını olduğunda tabii olarak hepimiz üzülüyoruz fakat yaşadığımız bize şunu gösterdi, orman yangınının oluşturduğu daha büyük bir yangını maalesef biz dijital ağlarda görmeye başladık. Yangın veya deprem üzerinden oluşturulmaya çalışılan nefret dili, dezenformasyon meselesi maalesef tüm dünyada da ülkemizde de problem.”
TBMM’de komisyonun kurulduğu günden bugüne 18 toplantı yaptıklarını ifade eden Yayman, bu toplantılarda uluslararası dijital şirketleri misafir ettiklerini, Twitter haricindeki tüm ağların toplantılara katılım sağladığını, sivil toplum kuruluşlarıyla bir araya geldiklerini ve tüm süreçleri ortak akılla yürütmeye çalıştıklarını bildirdi.
Yayman, komisyon toplantılarına gelen herkesin dezenformasyondan şikayet ettiğini ve bir çerçeve düzenlemesi konusunda görüşlerini dile getirdiklerini ifade ederek, herkesi dinlediklerini, görüşlerine katıldıkları, katılmadıkları insanlar olduğunu söyledi. Yayman, öneriler konusunda farklılıklar olsa da herkesin ortak bir şikayeti olduğunu belirterek, “Bu alandaki başıboşluğun muhakkak düzenlenmesi konusunda herkesin bir talebi oldu.” dedi.
– “Dezenformasyon konusu iktidar-muhalefet rekabetine kurban edilmeyecek bir mesele”
Bu konunun sadece Türkiye’de değil, dünyanın en gelişmiş demokrasilerinde de konuşulduğunu vurgulayan Yayman, “Ulus aşırı dijital şirketlerin, demokrasiyi, parlamentoları, ulus devletleri ve yargı kurumunu vesayet altına alma çabasını hep birlikte görüyoruz. Zaman zaman bu ağların kendini yasama yerine koyarak hareket ettiğini, yargının önüne koyarak bir sosyal medya mahkemesi kurduğunu görmekteyiz. Biz bu düzenlemeyi yaparken Türkiye Cumhuriyeti devletini dünya demokrasileriyle, Avrupa demokrasiyle aynı yerde tutan bir ülkeyiz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde biz her zaman yasaklara, sansüre, engellemelere karşı olmuş bir partiyiz.” diye konuştu.
Yayman, bu yasanın doğru bir şekilde analiz edilmediğini, okunmadığını ve birtakım ezberler üzerinden bir tartışmanın yürütüldüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
“Dezenformasyon Yasası’nın görüşüldüğü bir ortamda dahi dezenformasyon yapıldığına şahit oldum. ‘Ben bir kişinin twitini retweet ettiğimde, beğendiğimde ceza alacakmışım’, bunlar tamamen asılsız haberlerdir. Biz hiç kimsenin yalan söyleme özgürlüğüne karışmıyoruz, herkes yalan söyleyebilir fakat bu ülkenin hem kamu düzeninin sağlanması hem toplumsal barışın korunması hem de bireysel özgürlüklerin korunması bağlamında dezenformasyona karşıyız. Dezenformasyon, kanun metninde çok açık bir şekilde tanımlandı. Biz yasaklara, sansüre, engellemelere karşı olan bir toplumsal hareketiz, siyasi partiyiz. Bunun doğru anlaşılmasını önemli buluyoruz. Bir sansür, yasaklama, engelleme yok. Referansımız gelişmiş Avrupa demokrasileri.”
Bazı ulus aşırı dijital şirketlerin Berlin’de veya Paris’te hukuka uyduklarını fakat Ankara’ya geldiği zaman çifte standart uyguladıklarını dile getiren Yayman, buna asla müsaade etmeyeceklerini söyledi. Yayman, “Dezenformasyon konusu iktidar-muhalefet rekabetine kurban edilmeyecek bir meseledir, siyaset üstü bir konudur.” dedi.
– “Yeni dönemde ilk işimiz dijital telif konusu ile ilgili çalışma”
Dijitalleşmede pratiğin teoriği aştığını ifade eden Yayman, Basın Kanunu’nun, Telif Hakları Kanunu’nu güncellenmesi ihtiyacı olduğunu, bunların soğuk savaşı dönemi, eski dünyanın metinleri olduğunu söyledi.
Yayman, insanın emeğini korumak gerektiğinin altını çizerek, “TBMM Dijital Mecralar Komisyonu olarak Dezenformasyon Yasası kabul edildikten sonra ilk iş, dijital telifle ilgili tarafları dinlemek ve bu konu ile ilgili karar alma sürecinde kendi üzerimize düşen rolü yerine getirmek istiyoruz. Önümüzdeki günlerde bu konu ile ilgili farklı bir toplantı yapabiliriz. Bu konu sadece bizim değil dünyanın da gündeminde, özellikle Avrupa Birliği’nin gündeminde.” ifadelerini kullandı.
Tüm fikirlerin serbestçe tartışılmasını istediklerini vurgulayan Yayman, yeni bir çağ başladığını, bunun adının da ‘dijital çağ’ olduğunu, bunun için yeni çerçeve hukuk metinleri ortaya koyulması gerektiğini söyledi. Bugün AA öncülüğünde bu konu ile ilgili çok önemli bir sempozyumun düzenlendiğini kaydeden Yayman, şöyle devam etti:
“İnsan emeği kutsaldır. AA Genel Müdürü Karagöz’ün bahsettiği Olena’nın fotoğrafının bir anonim paylaşım aracına dönmesi önümüzdeki dönemde karşılaşabileceğimiz en büyük problemi ortaya koymaktadır. Siz emeğe saygı duymadığınızda, üretilen içeriğe bir telif koymadığınızda kreatif düşüncelerin ortaya çıkmasına da farkında olmadan ket vuruyorsunuz. Bu, içerik üreten dijital fenomenin üretiminden bir yazarın eserine ya da sinema eserine kadar geçerli bir konu. Nasıl ki üretilen bir kitap ile ilgili telif düzenlemesi varsa dijital platformlarda üretilen içeriklerle de ilgili aynı mahreci koymamız lazım. Dezenformasyon Yasası’nı görüşürken üzerinde durduğumuz bir konu vardı, ‘gerçek hayatta suç olan sanal dünyada da suç olmalıdır’. Hiç kimsenin birbirine hakaret etme, kişilik haklarını istismar etme, aile mahremiyetini ortadan kaldırma hakkı yoktur. Aynı durum burada da geçerlidir. Gerçek hayatta roman yazdığınızda bunun telif hakkı söz konusu iken internet ortamında üretilen içeriklerle ilgili aynı hassasiyeti göremiyoruz. Bu hem o içeriği üreten insanlar için bir problem oluşturmakta hem de o kurumların maddi manevi zarara uğramasına yol açmaktadır. Bunun hiçbir referans verilmeden ya da referans verilse dahi telif hakkı ödenmeden kullanılması doğru değildir. Bizim yeni dönemde ilk işimiz dijital telif konusu ile ilgili çalışma.”