İSTANBUL (AA) – ÇİĞDEM ALYANAK – Uzun yıllardır İstanbul’un tarihi mirası üzerine araştırma ve çalışmalar yapan uzmanlar, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin (İBB) Sultanahmet’teki Antik Roma Hipodromu Projesi’nin şehrin tarihi dokusunda “vahim problemler” ortaya çıkaracağından endişe ediyor.
İBB’nin sosyal medyada Antik Roma Hipodromu Projesi’ni paylaşmasıyla konu Türkiye gündemine geldi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, şu an kısmen Sultanahmet Meydanı, şimdiki ismiyle Türk İslam Eserleri Müzesi, Osmanlı döneminde İbrahim Paşa Sarayı, Tapu Kadastro Müdürlüğü, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, Yeniçeri Müzesi Örmeli Sütun, Yılanlı Sütun, Dikilitaş ve daha sonra yapılan Alman Çeşmesi’nin üzerinde bulunduğu bölgede Antik Roma’nın hipodromunu canlandırma düşüncesi sosyal medyada büyük tepki topladı.
Tarihi kaynaklara göre, 2. yüzyılın sonu ile 3. yüzyılın başı arasında İmparator Büyük Konstantin tarafından inşa ettirilen, at nalı şeklinde, 480 metre uzunluğundaki, 117 metre genişliğindeki 100 bin kişilik hipodromda 60 gün süren at yarışları Antik Roma’nın en büyük eğlencesiydi. İmparator, bu yarışları bugünlerde yerli yabancı milyonlarca turistin ziyaret ettiği Sultanahmet Camisi tarafındaki locasından izliyordu.
– Osmanlı döneminde ismi At Meydanı oldu
İstanbul fethedildiğinde Topkapı Sarayı yapılıncaya kadar hipodrom düzensiz bir yer görünümündeydi. Roma döneminde ayaklanmaların olduğu, Osmanlı döneminde yeniçerilerin “kazan kaldırdığı” saha o dönem “At Meydanı” ismiyle anıldı. Tarihi meydan, İstanbul işgal edildiğinde Halide Edip Adıvar’ın Sultanahmet’teki büyük mitingde yaptığı o meşhur konuşması ile yankılandı.
– “Projenin hayata geçirilmesi vahim bir hata olur”
Tarihi yarımadadaki birçok projenin restorasyonunda bilim kurulu üyeliği yapan ve İstanbul Tarihi Alanların Kurucu Alan Başkanı yüksek mimar İhsan Sarı, İBB’nin projesinin hayata geçirilmesinin vahim bir hata olacağını, kentin kültürel bütünlüğünü bozacağını söyledi.
Kazı yapılması halinde alttan bir şey çıkmayacağını ama bu projeyle Sultanahmet’in, İbrahim Paşa Sarayı’nın, Ayasofya’nın kimliksizleştirilebileceğini ifade eden Sarı, “Bazı haber sitelerinde böyle muazzam bir hipodrom varmış, yerin altındaymış gibi insanlara bir hayal kurduruluyor. Böyle bir şey yok. Gizemli bir hale sokarak, ‘Restorasyon yapıyoruz.’ diyerek burada yapacakları bir çalışma, İstanbul’un büyük kültürel kimliğinde vahim problemler ortaya çıkaracaktır.” görüşünü dile getirdi.
Sarı, geçmiş yıllarda söz konusu alanın farklı yerlerinde jeoradarlarla birçok kez kazı işleminin yapıldığını, hipodromdan asla büyük yapısal detay çıkmayacağından emin olduğunu vurguladı.
– “Bu kente yapılacak en büyük zarardır”
Tarihi yarımadada en az 3, en fazla 13 metre dolgu bulunduğunu aktaran Sarı, “Hipodrom vardır ama bu değildir ki mükemmel şekilde duruyor. Onun için bu kente yapılacak en büyük zarardır. Bunu bir kültürel anlam ve kültürel tespit olarak söylüyorum. Sultanahmet Camisi’nin bu projeye katılması vahim.” diye konuştu.
Sürecin işleyişine ilişkin bilgi veren Sarı, Kurulların 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamında başvuruya yanıt verdiğini, eğer ki başvuru sahibi mülkiyet sahibiyse ve “Ben burayı kazacağım.” derse, kurulun buna hukuken izin vermeme gibi bir durumunun olmadığını söyledi.
Söz konusu alanın “arkeolojik sit alanı” ve “dünya miras alanı” olduğunu anımsatan Sarı, “Arkeolojik alanın kimliğiyle çalışma yapıyorum.” denildiği an Kurul’un buna bir bütünlük içinde, önce jeoradar ardından kısmi sondaj imkanı vereceğini aktardı.
Jeoradarın, hipodromun tüm detaylarını görüntülemediğini yalnızca anomaliyi gösterdiğini anlatan Sarı, eğer anomaliler görüntülenirse, Kurul’un Tarihi Yarımada Koruma Planı’na göre değerlendirme yaparak araştırma kazısı imkanı verebileceğini belirtti.
– “İBB Sfendon Duvarı’nı restore etsin”
Kurulun, araştırma kazısı yapılacak yeri mülk sahibine sorduğunu ancak Sultanahmet Camisi’nin bahçesinde araştırma kazısına izin verilmeyeceğini ifade eden Sarı, kültür varlığının bulunması yönünde anlamlı yer neresiyse kazının orada yapılabileceğini anlattı.
Hipodromun güneyindeki Sfendon Duvarı’nın hala ayakta olduğunu, bir proje hayata geçirilecekse içi su dolu olan bu yapıyla ilgilenilmesi önerisinde bulunan Sarı, “İBB, Sfendon Duvarı’nı restore etsin, temizliğini, bakımını yapsın, içini aydınlatsın, turistleri içinde gezdirsin.” dedi.
Bu projeyle neyin amaçlandığını anlayamadığını dile getiren Sarı, “Gündemde kalmak için yapılan çalışmadır. İBB Genel Sekreter Yardımcısı Mahir Polat her ne kadar sanat tarihçisiyse de bu konulara kültürel bütünlük içinde bakmadığı için doğru bulmadığımı söylemiş olayım.” değerlendirmesinde bulundu.
– “Bu işin teklif edilmesi, politik bir tartışma çıkarmaktır”
Daha önceki yıllarda İstanbul 1 ve 5 Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurullarının üyesi olan mimar Serkan Akın ise böyle bir sürecin usulen mevzuata ve kanunlara göre rölöve ile restorasyon şeklinde ilerlemesi gerektiğini söyledi.
Hipodromun tamamının restitüsyonu yapılamazken olası restorasyon kararlarında daha sonraki çağlara ait Osmanlı eserlerinin varlıkları tartışmaya açılacakken ve kent düzlemindeki kot, giriş çıkış ve mekan ilişkilerinin bozulmasına dair bir teklifin ideolojik olduğunu anlatan Akın, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yüzlerce yıldır kapatılmış ve üzerine yeni bir medeniyetin, yeni bir yapı silsilesinin inşa edildiği bir durumda, salt bir tarafa aidiyetle bir eserin açığa çıkarılma meselesi, politik ve siyasi bir tartışmayı açmak üzere alınan bir karardır. Hipodromun sadece görünür kısmını yani spor müsabakalarının yapıldığı yeri açığa çıkarıyor gibi görünmekle Sultanahmet Camisi’nin girişini ne yapıyorsun? İbrahim Paşa Sarayı’nın girişini ne yapıyorsun? Tapu Kadastro Müdürlüğü binasını ne yapıyorsun? Dolayısıyla bu işin teklif edilmesi, politik bir tartışma çıkarmaktır, kültürel savaş alanıdır. Uluslararası restorasyon kuramlarına, Venedik Şartı’na aykırıdır. Ülkemizde 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ile ortaya konan koruma ilkelerine de aykırıdır yerin altındaki bir eserin açığa çıkarılmasını istemek.”
– “Üstündeki yapıları kaldırıp, altına inmek mümkün değil”
Mimar Sinan Genim ise üstteki tarihi yapıların kaldırılamayacağını belirterek, “Hipodromun tribünleri üzerinde İbrahim Paşa Sarayı, karşısında Sultanahmet Camisi, Tapu Kadastro Müdürlüğü, Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, Yeniçeri Müzesi var. İBB’nin yapacağı herhalde orta bölümü açmak. Orta bölümde de Örmeli Sütun, Yılanlı Sütun, Dikilitaş ve daha sonra yapılan Alman Çeşmesi var.” bilgisini verdi.
Hipodrom kazıldığında 3 sütunun orijinal boyutlarının görüleceğini, onun altında hipodromun tabanının yer aldığını anlatan Genim, “Hipodromdan herhangi bir yapı çıkmaz. Yapı olan bölümlerinin üzerinde yapılar var. Onlar da korunması gereken kültür varlıkları, hiçbir şekilde kaldırılamaz. Belki yolların altındaki yerlere dükkanlar, kafeler, lokantalar, hediyelik eşya satışı yapılır.” ifadelerini kullandı.
Hipodromun basamaklarının bir kısmının İbrahim Paşa Sarayı’nda görülebildiğini, Sfendon Duvarı’nın durduğunu, taşların bir kısmının zamanında başka yapıların inşasında kullanıldığını aktaran Genim, şunları kaydetti:
“Üstündeki yapıları kaldırıp, altına inmek mümkün değil. Üsteki yapılar kagir, betonarme olsa takviye edilerek bir şeyler yapılabilir. İbrahim Paşa Sarayı ile Terzihane Sokak’tan Marmara’ya doğru korunması gerekli ve gerekli olmayan küçük küçük yapılar var. Onların bir kısmı kaldırılıp tribünlerin bir kısmı meydana çıkarılabilir.”