LAHOR (AA) – Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Pakistan'da katıldığı konferansta, İslam'ın hikmet ve muhabbet ikliminin dünyanın dört bucağına ulaşmasında Hazreti Mevlana ve Allame İkbal’in büyük payı olduğunu söyledi.
Resmi ziyaret kapsamında Pakistan'a gelen Erbaş'ın Lahor'daki temasları sürüyor.
Erbaş, Müslüman Enstitüsü tarafından organize edilen "Mevlana Celaleddin Rumi ve Dr. Allame Muhammed İkbal Felsefesi Konferansı"nda konuşma yaptı.
Mevlana ile İkbal'in muhabbet ikliminde kardeşliği, sevgiyi ve barışı en üst değer olarak bilen ve yaşayan bir medeniyetin mensupları olduklarına işaret eden Erbaş, "İslam'ın hikmet ve muhabbet ikliminin dünyanın dört bucağına ulaşmasında, İslam coğrafyasının mukaddes değerlerle mayalanmasında hiç şüphesiz Hazreti Mevlana’nın ve Allame İkbal’in büyük payı vardır." diye konuştu.
Erbaş, Mevlana Celaleddin Rumi'nin her şeyden önce bir İslam mütefekkiri olduğunu, onun ilhamını Kur’an-ı Kerim'den, sünnetten, İslam’ın evrensel, cihanşümul ilkelerinden, insan tasavvurundan, muhabbet ve barış ufkundan aldığını belirtti.
– "Mevlana'nın en fazla etki ettiği isim İkbal"
Mevlana'ya göre tasavvufun tembellik, miskinlik ve ruhbanlık değil, çalışma, gayret, kazanma ve paylaşma olduğunu ifade eden Erbaş, "Hz. Mevlana’nın öğretisi temelde dört esas üzerine bina edilmiştir. Bunlar; ahireti aramak, dünyayı unutmamak, yüce Allah’ın bize ihsan ettiği nimetleri diğer insanlarla paylaşmak ve iyiliği yeryüzüne hâkim kılmaktır." şeklinde konuştu.
Erbaş, Mevlana'nın ve Mesnevi’nin en fazla etki ettiği ismin Allame Muhammed İkbal olduğuna işaret ederek, İkbal’in eserlerine bakıldığında Mevlana’ya karşı duyduğu muhabbet ve mesuliyetin çok net bir şekilde görüldüğünü kaydetti.
Mevlana'nın İkbal için manevi bir rehber ve mürşit olduğunu vurgulayan Erbaş, "Muhammed İkbal, Mevlana’yı günümüze taşımıştır. Bundan dolayıdır ki, İkbal için 'Rumi-i Asr (Çağın Mevlana’sı)' denilmiştir." ifadelerini kullandı.
Erbaş, yaşadıkları dönemin benzer sorunlarla kuşatılmasının iki mütefekkiri tek yürek yapan önemli etkenlerden birisi olduğunu dile getirdi. Aralarında yaklaşık 6 asırlık bir zaman dilimine rağmen yaşadıkları dönemin şartlarının oldukça benzer olduğunu vurgulayan Erbaş, her ikisinin de Müslümanların zor bir imtihandan geçtikleri buhranlı günleri idrak ettiklerini söyledi.
– Mevlana ve İkbal gönül eri
Her iki mütefekkirin dünyasında da akıl, aşk ve ilmin iç içe olduğuna işaret eden Erbaş, "Aşk her şeyin üstündedir. Aşk, akla rehberlik eder. İlim aşkla beraber olursa faydalı olur." diye konuştu.
Erbaş, Mevlana ve İkbal'in birer gönül, fikir ve dava eri olduğunu, insanları bunalımdan kurtarmanın onların ideali olduğunu ve eserlerini bu amaçla kaleme aldıklarını sözlerine ekledi.
– İkbal, Mevlana'dan ilham aldı
Müslüman Enstitüsü Başkanı Sahipzade Sultan Ahmed Ali ise Pakistan ve Türkiye’nin, ortak tarih, kültür, felsefe, din, aydınlanma gelenekleri, barışçıl bir arada olma ve sosyal ilişkileri paylaşan önde gelen iki Müslüman ülke olduğunu aktardı.
Ali, birkaç sene önce Konya’da Hazreti Mevlana’nın türbesinin bitişiğinde Allame İkbal Parkı açıldığına işaret ederek, Pakistan’ın manevi babasının Mevlana’dan ilham aldığını anlattı.
İkbal’in Mevlana’nın türbesindeki manevi mezarına atıfta bulunan Ali, bunun iki ülkenin manevi ve ideolojik olarak birbirine yakınlığının sembolik bir mesajı olduğunu söyledi.
Ali, İkbal’in “İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Yapılandırılması” isimli eserine atıf yaparak, İkbal’in Mevlana’nın felsefesine ve öğretilerine büyük önem verdiğini ifade etti.
İkbal’in söz konusu eserde Mevlana’nın felsefesinin çeşitli yönlerini tartıştığına işaret eden Ali, ünlü mütefekkirin bunları insanlığın karşılaştığı modern zorluklar için kullandığını kaydetti.