İSTANBUL (AA) – Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Türkiye’nin son 20 yılda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde demokratik siyasal alana yönelik her türden vesayeti bertaraf ettiğini vurgulayarak, “Buna medya vesayeti de dahildir. Dün nasıl ki medya vesayeti tam anlamıyla bertaraf edilmişse bugün de medya vesayeti her nereden gelirse gelsin bertaraf edilecektir.” dedi.
Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı ve Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi iş birliğinde İstanbul’da düzenlenen Ekonomi-Finans Muhabirliği Eğitim Programı’nın açılışında konuştu.
Programın ilkinin, Anadolu Ajansı ve TRT muhabirlerinin katılımıyla gerçekleştirildiğini dile getiren Altun, programın ilerleyen günlerde diğer medya kurumlarında ekonomi ve finans alanında görev yapan muhabirlere yönelik olarak da düzenleneceğini ve daha sonra özellikle iletişim fakültesi öğrencilerini de kapsayacak şekilde genişletilmesinin planlandığını bildirdi.
Fahrettin Altun, uzmanı, “belli bir alanda veya konuda derinleşen, görüş ve becerisi yüksek kimse” şeklinde tanımlayarak, gazeteciliğin de başlı başına uzmanlık gerektiren bir meslek olduğunu ve içerisinde de ayrıca kendine özgü alt uzmanlık alanları barındırdığını söyledi.
Geçmişte gazeteciliğin bir anlamda malumatfuruşluk, “her şeyden az çok malumat sahibi olunan meslek” olarak tarif edildiğini aktaran Altun, değişen dünya ve hızına yetişilemeyen medya ortamında ise gazeteciliğin “bir alanda her şeyi çok bilenlerin mesleği” olarak tanımlanmaya başladığını ifade etti.
– “En fazla manipülasyona uğrayan alanların başında ekonomi geliyor”
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Altun, Türkiye’nin bölgesel ve küresel meselelerdeki öncü rolü, etkinliği ve görünürlüğü artıkça, bundan rahatsız olan kesimlerin de varlıklarını daha çok hissettirdiğini belirtti. Altun, şöyle devam etti:
“Türkiye ne zaman ayağa kalksa, kalkınma hamlelerinde bulunsa, ekonomisini güçlendirse, milletin refahını ve huzurunu artırsa, bu ülkenin büyümesine ve gelişmesine tahammül edemeyenler yahut da çıkarları zarar görenler hemen devreye giriyor. Bu süreçte en fazla manipülasyona uğrayan, yalana maruz kalan alanların başında da ekonomi geliyor. Ekonomik verilerin algı operasyonları için çarpıtılmasına, dezenformasyona dayalı içeriklerin kamuoyuna haber diye sunulmasına, böylece ekonomik ve toplumsal hayatımızda tahribat oluşturulmasına ne yazık ki ülkemizde sıklıkla şahit oluyoruz.
Geçmişte manşetleriyle hükümet yıkıp kurmaya yeltenen medya kurumlarını, hepimiz çok iyi hatırlıyoruz. Bugün de milli iradenin temsilcilerine parmak sallayarak ekonomik angajmanları doğrultusunda hizaya çekmeye çalışan kalemleri çok net görüyoruz. Türkiye son 20 yılda Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde demokratik siyasal alana yönelik her türden vesayeti bertaraf etmiştir. Buna medya vesayeti de dahildir. Dün nasıl ki bu medya vesayeti tam anlamıyla bertaraf edilmişse bugün de medya vesayeti her nereden gelirse gelsin bertaraf edilecektir. Esas olan demokratik siyasal alandır, esas olan demokratik siyasal alanda meşru rekabettir, bunun ortamını, koşullarını teminat altına almaktır. Bu ortamı kirletmeye, tahrip etmeye dönük girişimlerin her biri muhteva olarak farklı olsa da mahiyet olarak aynıdır. Dolayısıyla mücadele edilmesi gereken kötücül unsurlardır. Bu yaklaşımla sürece bakıyoruz. Medya vesayetini de bu doğrultuda değerlendiriyoruz. Medya demokratik siyasal alanı güçlendiren bir unsurdur, demokratik siyasal alanda seçilmişler üzerinde vesayet kurarak onları kendi istekleri doğrultusunda yönlendiren bir unsur değildir.”
– “Şeamet tellallığı yapanlara kulak asmıyoruz”
Bağımlılığa dayalı küresel ekonomik düzene ve onların içerideki uzantılarına karşı ekonomik bağımsızlık mücadelesinin kararlılık ve başarıyla sürdürüldüğüne işaret eden Altun, “IMF’ye borcumuzu sıfırladığımız gibi tarihimizin en düşük faiz oranlarını yakaladığımız bir dönemde maruz kaldığımız Gezi Parkı vandallığında meselenin elbette ağaç değil, çok açık bir şekilde ekonomimizin güçlü performansı olduğunu hep beraber gördük. Türkiye siyasi tarihi bunun en büyük şahididir. Bu kötücül provokasyonlar ekonomik kurtuluş savaşı verdiğimiz bu dönemde de türlü yalan ve dezenformasyonlarla ülkede ekonomik buhran varmış gibi bir algı oluşturma çabalarıyla devam etti. Ancak biz şeamet tellallığı yapanlara kulak asmıyoruz. Bunların kimler olduğunu da yapmaya çalıştıklarını da çok iyi biliyoruz.” diye konuştu.
Fahrettin Altun, şu değerlendirmeleri yaptı:
“Yaptırımlar, kur manipülasyonları ya da finansal spekülasyonlarla ekonomimize çelme takma girişimlerini her defasında boşa çıkardık. Bu çevrelerin operasyonlarına karşı siyasal, ekonomik ve ticari boyutta tüm tedbirlerimizi aldık, bütün adımlarımızı hep ileriyi görerek attık. Biz aynı zamanda ülkemizin maruz kaldığı diplomatik ya da ekonomik bütün saldırılara karşı bir iletişim seferberliğiyle de karşı koymak için gayret sarf ediyoruz. Çünkü Türkiye karşıtı kesimlerin sıklıkla başvurduğu silah, yalan haberler, algı operasyonları, kişilere ve kurumlara yönelik itibar suikastları oluyor. Bizim de bunlara karşı en güçlü argümanlarla karşılık vermemiz bir zarurettir. Keşke sadece pozitif gündemlerle yol alabilsek, keşke sadece pozitif gelişmelerden bahsetsek. Türkiye gündeminin önemli bir kısmı esas itibarıyla pozitif gelişmelerden ibaret. Ne yazık ki sürekli olarak devam eden dezenformasyonla mücadele, ülke çıkarları için kaçınılmaz bir vazife olduğu için ister istemez negatif gündemlerle halleşmek durumunda kalıyoruz. Medya alanında haktan, hakikatten yana olan bütün aktörler için bu bir zorunluluk. Ekonomik bağımsızlık mücadelemizde maruz kaldığımız algı operasyonlarına, dezenformasyona ve kara propagandaya karşı ekonomi ve finans alanında görev yapan muhabirlere, gazetecilere gerçekten büyük bir sorumluluk düşüyor.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin bir istikrar, yatırım, üretim, istihdam ve refah devletine, adasına dönüşmesi için yeni bir Türkiye ekonomi modelini uygulamaya koyduğunu hatırlatan Altun, “Dünyanın iktisadi parametrelerini ve ülkemizin ortaya koyduğu modeli bu anlamda bilmek, bunları hakkaniyetli bir şekilde kamuoyuna ulaştırmak ekonomi gazeteciliğinin temel prensibi olmak durumundadır. Bu bağlamda, ekonomi ve finans haberciliği, ülkemizin iktisadi atılımlarını kitlelere ulaştırırken, bir yandan da uluslararası medyanın ülkemizle ilgili ekonomik dezenformasyonlarına karşı doğru bilginin taşıyıcısı olmalıdır.” diye konuştu.
– “Dezenformasyon kampanyalarına müsaade etmeyeceğiz”
Türkiye’nin ekonomik ve finansal algı operasyonlarına, dezenformasyon kampanyalarına en fazla maruz kalan ülke olarak tarihe geçtiğini ifade eden Altun, uluslararası medyanın bir bölümünün de bu süreçte siyasi ve iktisadi gündemlerle Türkiye’ye karşı algı operasyonları ve kara propagandanın taşıyıcı unsuru olduğunu kaydetti.
Türkiye aleyhine çarpıtılmış ve yalan verilerle yapılan “sözümona” habercilik anlayışının artık tahammül sınırlarını aştığının altını çizen Altun, yabancı menşeli kimi basın yayın kuruluşlarının, yayımladıkları haberlerle hedef aldıkları ülkeleri dizayn etmeye çalıştıklarının yadsınamaz bir gerçek olduğunu dile getirdi.
Diğer taraftan yeni dönemde bu dezenformasyon, manipülasyon ve algı yönetimi araçlarına sosyal medyanın da eklendiğine işaret eden Altun, “Sosyal medya bu yönüyle bağımsız bir platform değil, içinde doğrudan siyasi, hatta ideolojik pozisyonları olan aktörlerin, platformların sistematik bir şekilde dezenformasyon kampanyaları yürüttüğü birer aygıta dönüşmüştür. Hangi yol, yöntem ve araçla yapılırsa yapılsın gerçekliği olmayan haberlerle toplumsal ve ekonomik mühendislik ve dizayn girişimleri müsaade edilemeyecek girişimlerdir. Biz bunlara müsaade etmeyeceğiz.” ifadesini kullandı.
Türkiye’de son 20 yılda her alanda vizyoner bir bakış açısıyla inşa edilen devlet sistemiyle ülkenin her türlü saldırıya karşı daha dirençli hale getirildiğini vurgulayan Altun, “Dünyanın karşı karşıya kaldığı küresel salgın sürecini başarıyla yöneten sağlık sistemimizin yanında ekonomi, bankacılık ve finans sistemimiz de birbiri ardına yaşanan küresel ekonomik krizlerden en az sarsıntıyla en az etkiyle çıktı. Bu başarının, başta kendi vatandaşlarımıza, sonra da dünya kamuoyuna aktarılması, ülkemize dair doğru ekonomik ve finansal verilerin sunulması ekonomi muhabirlerimizin temel sorumluluğudur.” görüşünü paylaştı.
– “Türkiye Ekonomi Modeli, basiretli bir yönetim anlayışının yansımasıdır”
Türkiye’nin son yıllarda küresel boyuttaki salgın, terör, göç ve mülteci kaynaklı sorunlara ve finansal problemlere karşı yoğun mesai harcadığına değinen Altun, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Hükümetlerimiz küresel meselelerin çözümünde aktif rol üstlenirken, diplomasinin tüm veçhelerini kullanarak meselelerin insan odaklı ve sulh ile sonuçlanması için yoğun gayret sarf etti. Ancak tüm bunların ötesinde ülkede bir kesim, saydığım bu sorunlar küresel ölçekte değil de sadece ülkemizde yaşanıyormuş algısı oluşturarak ekonomi sayfalarında, televizyon ekranlarında ülkemizi kötülemenin gayretine girdi. Bu yaşanan sorunların küresel sorunlar olduğu ve Türkiye’nin küresel ölçekte bu sorunlardan en az etkilenen ülke olduğu, güçlü bir sosyal devlet yaklaşımıyla vatandaşına hizmet etmeye devam ettiği gerçeği ne yazık ki örtülmeye çalışıldı.”
Kur üzerinden oyun kurmaya çalışanlara, “Döviz daha da artacakmış, daha fazla döviz alın” spekülasyonu yapanlara en güzel cevabı 20 Aralık 2021’de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Türkiye Ekonomi Modeli”ni açıklayarak verdiğini belirten Altun, “Bir oyunu bozdu, yeni bir oyun kurdu. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu Türkiye Ekonomi Modeli, basiretli bir yönetim anlayışının yansımasıdır, 20 yıllık sürdürülen çabanın bir neticesidir. Bu modelle kısa zamanda kendisini hissettiren başarıyı, yine yetkinliğine ve etkinliğine güvendiğimiz ekonomi muhabirlerimizin yapacakları doğru ve anlaşılır bilgilendirmeyle dünya kamuoyuna duyurulmasını önemsiyoruz.” dedi.
Altun, “Yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı, cari fazlayı esas alan ve odağı büyüme olan yeni Türkiye Ekonomi Modeli’yle inanıyorum ki büyük ve güçlü Türkiye yolculuğumuzda sağlam ve emin adımlarla ilerleyeceğiz. İşte o zaman ekonomi basınının gelişimi de kendisini hissettirecektir. Bu alana yapılacak yatırımların da artacağını göreceğiz. Özel sektörün de bu noktadaki uzmanlaşmayı teşvik edeceğini göreceğiz. Çünkü bir ülkedeki ekonomi haberciliğinin gelişmesinin o ülkenin ekonomisindeki gelişmeyle büyümeyle doğru orantılı olduğunu biliyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.
Gelişen ve büyüyen ekonomi haberciliği için yetişmiş insan gücüne duyulan ihtiyacın yadsınamayacağına işaret eden Altun, grafikleri ve tabloları anlayan, para hareketlerini yorumlayabilen, ülkenin potansiyellerini, üretim-tüketim alışkanlıklarını bilen ve bunları anlaşılır bir dille kamuoyuna aktarabilen ekonomi muhabirlerinin gazetecilik mesleğinde farklı bir konuma geleceğini söyledi.
Altun, Türkiye’de yatırımların, tasarrufların artması için finansal okur yazarlığın yaygınlaşmasının çok büyük önem arz ettiğini vurgulayarak, finans okur yazarlığının artması noktasında da alan muhabirlerine önemli görevler düştüğünü ifade etti.
Sadece Türkiye’nin ekonomisini bilmenin yeterli olmadığını, uluslararası finans sisteminin nasıl işlediğini kavrayan, yeni iletişim teknolojilerine hakim, analiz yeteneği güçlü, interaktif iletişim kurabilen muhabirlerin ekonomi basınının geleceğinde söz sahibi olacağını belirten Altun, “Manipülasyonlara açık bir alan olan ekonomi muhabirliğinde donanımlı gazetecilerin yetiştirilmesi son derece önemlidir. Her geçen gün büyüyen, gelişen bir ekonomiye sahip ülkemizde ekonomi basınının haber bulma sıkıntısı yaşamadığı hepimizin malumudur. Türk ekonomisinin yarattığı fırsatların, büyümenin ekonomi basınımız tarafından da değerlendirileceğine inanıyorum” diye konuştu.
Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığının basın mensuplarının mesleki gelişimlerine katkı sunmak ve çalışma şartlarını iyileştirmek için birçok faaliyet ve proje gerçekleştirdiğine değinirken, hayata geçirilen Ekonomi-Finans Muhabirliği Eğitim Programı’nın da bu kapsamda yer aldığını, muhabirlere ciddi katkılar sağlayacağını sözlerine ekledi.
– “Akademiye de çevirebiliriz”
Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan da kavramlara ne kadar hakim olunursa ve kavramlar ne kadar iyi kullanılırsa karşı tarafa anlatımın kolay sağlanacağını söyledi.
Aşan, programın devamını getirmeyi istediklerini ifade ederek, “Burası bir başlangıç olur, başarılı olursa bunu bir akademiye de çevirebiliriz. 2 günlük eğitimle bitecek bir süreç değil. Eğer bir akademiye çevirebilirsek, ileri eğitimlerini de yapabiliriz. Böyle bir kaynağımız, gücümüz, bilgimiz var. Finans Ofisi olarak her türlü desteği vermeye hazırız. Ortak bir akademinin iyi bir fikir olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Ekonomi ve finans alanında habercilik yapan veya kariyerini bu alanda ilerletmek isteyen basın mensuplarının yetiştirilmesi ve kamuoyuyla daha etkin, etkili ve doğru haberlerin paylaşılabilmesi amacıyla hayata geçirilen Ekonomi-Finans Muhabirliği Eğitim Programı’nda, iki gün boyunca uzman kişilerce sermaye piyasaları, bankacılık, sigortacılık, katılım finans ile finansal teknolojiler (FinTek) gibi konular detaylı bir şekilde medya mensuplarına anlatılacak.