ANKARA (AA) – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Diyanet İşleri Başkanlığının çocuklarımıza, isteyen anne babaların, ailelerin çocuklarına Kur’an’ı öğretmeleri kadar doğal bir şey yoktur.” dedi.
Kılıçdaroğlu, CHP’yi takip eden gazetecilerle JW Marriott Ankara Otel’de kahvaltıda bir araya gelerek, soruları yanıtladı, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
“Kamu kurumlarına yapmış olduğunuz ziyaretler var, halkı sokağa çağırdığınızı bu ziyaretlerle yorumluyorlar. Cumhurbaşkanı, ‘Cumhur İttifakı olarak hepinizi önümüze katarız, gideceğiniz yere kadar kovalarız’ ibaresi kullandı, bu konuda neler söyleyeceksiniz?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, “Ben Milli Eğitim Bakanlığına gitmeden önce daha doğrusu Sayın Bakandan randevu istedim. Randevu gelmedi.” diye konuştu.
Haksızlığa uğrayan öğrenciler olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
“Yaklaşık 15 saat sonra ben oraya gittim. Bakandan randevu istedik. Ama ben oraya gittiğimde haksızlığa uğramış bir kişinin haksızlığını ve bunun gerekçelerini Bakandan öğrenmek istiyorum ve randevu istiyorum. Randevu verilmiyor, en az 12 saat bekliyorum yine verilmiyor, 15. saatte oraya gidip o açıklamayı yapıyorum. Gençler adına yapıyorum. Oraya neydi, kilit mi vurulmuştu? Tabii kalabalıkta kilidi falan pek göremedim ama kilit de vurulmuş. Aslında normalde tepkiyi göstermesi gereken biz değil. TBMM Başkanının tepki göstermesi lazım. Bir milletvekili bakanlığa nasıl gidemez? Bu eleştiriyi hazmedememek demektir. Sen neden adaletsizliklere karşı çıkıyorsun demektir. Öyle ‘sokağa çıkacağız, asacağız, keseceğiz’ falan yok öyle bir şey. Ama şu bir gerçek, onların haklarını arayacağım. Bütün il başkanlıklarımızda hukuk birimleri bu konuda çalışıyor. İtiraz dilekçeleri hazırlandı. Bir internet sitesi oluşturuldu. Ve diyorlar ki ‘bunlara sahip çıkmayın’, peki biz kime sahip çıkacağız? Haksızlığı yapan Erdoğan’a mı sahip çıkacağız? Sokağa çıkma diye bizim kitabımızda bir şey yok. Ama haksızlığa uğrayan herkesin hakkını demokratik yollarla arayacağız.”
“Milli Eğitim Bakanlığının kapısına takılan kilidi, sizin korumalarınızın taktırdığı yönünde iddia var, bu konuda ne söylersiniz?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Benim korumalar o kadar güçlü mü? Demek onların sözü dinleniyor, bizim haberimiz yok. Korumaları gönderelim Merkez Bankası’na bir faizi indirsinler.” yanıtını verdi.
– “Faizler düşmedi, yükseldi”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Faiz sebep, enflasyon sonuç” söylemi ve açıklanan son enflasyon rakamlarına ilişkin bir soru üzerine Kılıçdaroğlu, bu teorinin iflas eden bir teori olduğunu ileri sürerek, şöyle devam etti:
“Bizim ekonomi tarihinde ilk kez bir kişi tarafından dillendirilen ve kısa süre sonra denendikten sonra iflas eden, yanlışlığı ortaya çıkan bir teori. ‘Faizler düştü.’ Hayır, faizler yükseldi. Buyurun gidin bankalara, deyin ki ‘ben ticari kredi çekmek istiyorum.’ Eylül ayı ile aralık ayına bakın. 17’den 25’e çıktı. Hangi faiz düştü? Tüketici kredisi alacaksınız, buyurun gidin herhangi bir bankadan tüketici kredisi alın. Eylül ayına bakın, şimdiye bakın artmış. Devletin 5 yıllık borçlanma kağıtlarına bakın o da 17’den 25’e çıktı. En büyük kazığı yiyen de hazinenin kendisi. Yani devleti yönetenler kendi kendilerine kazık attılar. Yüzde 17 faiz ödenmesi gerekirken, yüzde 25 üzerinden faiz ödeyecekler. Hani faiz düşmüştü? Dediğim gibi iflas eden bir teori. Dini söylemlerle vaziyeti kurtarmak istiyor. Faiz arttı peki ne oldu? Nas ne oldu? Faiz arttı. Erdoğan şöyle düşünüyor, ‘benim bir tabanım var ne dersem bana inanır. Ben bunları rahatlıkla kandırabilirim.’ Ama Erdoğan’ın bilmediği bir şey var, bu ülkenin insanları sonunda mutfağa girince gerçekle karşılaşıyorlar. Erdoğan’ın unuttuğu mutfak. Mutfağı unutmuş vaziyette, Erdoğan gerçeklerden kopuk. İstediği kadar dini argümanları kullansın, sonuçta mutfak siyasette en egemen alandır.”
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel’in Kur’an kursları ile ilgili açıklamaları ve iktidar kanadının bu sözlere tepkisinin sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliği yaptığı dönemde, Diyanet İşleri Başkanlığının Kur’an kurslarında öğrencilere verilen derslerin kitabını istediğini aktardı.
Son derece güzel hazırlanmış, renkleri özenle seçilmiş kitaplar olduğunu vurgulayan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çocukların Kur’an’ı rahat öğrenebilecekleri materyaller vardı ve ben Diyanet İşleri Başkanlığını, komisyon üyeliği yaptığım dönemde kutladım. Diyanet İşleri Başkanlığının, çocuklarımıza, isteyen anne babaların, ailelerin çocuklarına Kur’an’ı öğretmeleri kadar doğal bir şey yoktur. Siyaset din, inanç alanına asla girmemeli. Kimlik alanına asla girmemeli. Yaşam tarzı alanına asla girmemeli. Anayasamızın 24. maddesinde de bu gayet açık ve net. Bu çerçevede değerlendirmek gerekiyor. Düşüncem bu. Bu düşüncemi defalarca gittiğim her yerde de ortamda da Genel Başkan olmadan önce de bunları dillendirdim. Bütün mesele şu, gerçekten de Kur’an kurslarının anne babaların güven içinde çocuklarını gönderebilecekleri mekanlar olması, bunların güzel mekanlar olması hatta bu konuda bazı Kur’an kurslarının badana boyalarının CHP il başkanlıkları tarafından yapıldığını da belirtmek isterim. Hatta Kocaeli’nde bu yapıldığı zaman herkes şaşırmıştı. Bazıları, ‘vay efendim siz bunu nasıl yaptınız, sizde değişim mi oldu?’ hayır efendim olması lazım. İnsanlar kendi inançlarını çocuklarının da öğrenmesi gerektiğini isteyebilirler. Böyle bakıyorum. Bunun AK Parti tarafından MHP tarafından bulunmuş bir şey gibi siyasete malzeme edilmesini de çok doğru bulmuyorum. Partimizin görüşü budur.”
Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın, CHP Yüksek Disiplin Kurulu (YDK) tarafından uyarı cezası almasının ardından CHP’ye yaptığı cumhurbaşkanı adaylığı ile ilgili uyarıya ilişkin soru üzerine de Kılıçdaroğlu, “Tanju Bey’in ‘cumhurbaşkanı adayı olabilirim’ açıklaması, olabilir herkes aday olabilir. Herkesin aday olduğu bir ortamda Tanju Bey de ‘ben de aday olabilirim’ diyor. 100 bin imza toplarsa o da aday olabilir. Bizim ‘sen aday olacaksın, sen aday olmayacaksın’ diye özel bir şeyimiz yok. Dolayısıyla Tanju Bey de kendi yönettiği ilin hassasiyetlerini dikkate alarak zaman zaman politika yapıyor. Ona da saygı duymak gerekiyor.” görüşünü paylaştı.
– 20 Aralık gecesi yaşananlar
Daha önce 20 Aralık gecesi ile ilgili yaptığı açıklamaları hatırlatılarak, CHP’nin bu konuda verdiği önergenin TBMM’de reddedilmesini nasıl değerlendirdiği sorulan Kılıçdaroğlu, “Doların 18’e çıkması sonrası 13’e inmesi, Cumhuriyet tarihinin en büyük vurgununa yol açtı. Bunu ifade ediyorum zaten.” sözlerini sarf etti.
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Rakamlarla da bunu açıkladık zaten 1 milyon dolar 18’den satılıp sonra 13’ten tekrar alındığı takdirde büyük paralar kazanabiliyor insanlar. Pek çok çevre de bunu biliyordu zaten. Dolayısıyla yükseltilmesinin ve düşürülmesinin kimlere büyük yararlar sağladığını bilmemiz gerekiyor. Burada Sayın Nebati’nin söylediği bir cümle çok önemli ‘Küçük yatırımcılar zarar gördü’ diye yanlış hatırlamıyorsam öyle bir açıklama yapmıştı. Onlar biliyorlar, asıl büyük yatırımcılar kazandı, küçük yatırımcılar da kazığı yedi. Bunu da Hazine ve Maliye Bakanı rahatlıkla da seslendirebildi. Bu süreç içerisinde 128 milyar dolar gibi bu süreç içerisinde çok büyük vurgunların yapıldığını, belli kişilere olağanüstü avantajların sağlandığını biliyoruz. Ama bunun somut belgelere indirgenmesi lazım. Bunun için de Meclis’e bir araştırma önergesi verdik. Ben Sayın Bahçeli’ye de bir çağrı yaptım, ‘Yolsuzluklar konusunda duyarlıysanız bunun araştırılması lazım. Kim kazandı buradan ve kim kaybetti’. Bu kayıtların tamamı var zaten. Bankalarda da var. AK Parti ve MHP bunu reddettiler. ‘Bunu bilerek yaptık’ diyorlar. Kimlere avantaj sağlandı, bunun araştırılması lazım. Bunu unutacağımızı hiç kimse düşünmesin. Hem 128 milyar dolar hem 20 Aralık gecesi yapılan büyük operasyonun sonuçları, gün gelecek bütün ayrıntıları ile kamuoyu ile paylaşılacak.”
Türkiye’nin yeni dış politika açılımları ve 2021 değerlendirmesine yönelik soruyu da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, iç politikadaki bütün hataların dış politikada da tekrarlandığını iddia etti.
Dış politikada, Türkiye’nin bölgesinde büyük ölçüde yalnızlaştığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları dile getirdi:
“Egemen güçlerin de Türkiye’de bir anlamda sözcülüğünü yaptı Erdoğan. Egemen güçlerin bütün taleplerini yerine getirdi. 33 askerimiz şehit edilirken, onlar bizi arayacağına Erdoğan apar topar Putin’e gitti. Putin’in kapısında bekledi. Türkiye’nin itibarı yerle bir oldu. Trump telefon açtı, papazı bıraktı. Ortaya çıkıp efelenmeye çalıştı, şu anda dünyada efelenecek bir ortam yok. Efeleniyorsa ülkenin fakirine fukarasına efeleniyor. Dış politikada Türkiye bu kadar hiç yalnızlaşmamıştı. Tarihinde ilk kez bu kadar yalnızlaştı. Çok yalnızlaşınca Orta Doğu’daki bütün gücünü kaybetti. Balkanlar’daki Kafkaslar’daki AB’deki gücünü kaybetti. Saygınlığını, itibarını büyük ölçüde kaybetti. Şimdi yeni arayış içinde ‘acaba düzeltebilir miyim’ diye. Katar’dı, BAE’ydi, İsrail, Mısır, Suriye buralara ikinci insanları göndererek, ‘yeniden bağlantı kurabilir miyim’ arayışı içinde.”
Türkiye’nin Orta Doğu’daki rolünü Yunanistan’ın üstlenmeye çalıştığını aktaran Kılıçdaroğlu, dış politika açısından tam bir başarısızlık yaşandığını iddia ederek, şu düşünceleri paylaştı:
“Bir başarı değil başarısızlık, felaket var. Erdoğan’ın bunu düzeltme şansı yok. Çünkü itibarı yok. Bir tek güvendiği Katar var. Katar’a her türlü imkanı verdi. Vermedikleri hiçbir şey kalmadı. Şimdi de BAE’ye gidiyorlar. ‘Acaba bize para verirler mi’ diye. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, izlediği dış politika ve iç politika sonucunda egemen güçlere, parası olan ülkelere gidip dilenci gibi yalvararak, yakararak, onları davet ederek, kırmızı halılar sererek kabul etmesini ben kabul etmiyorum. Aç kal kardeşim ya. ‘Barışacağım’ diyor. İyi de sen diyorsun da onlar seninle barışmak istemiyor.”
(Sürecek)