TBMM (AA) – CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin emeklilikte yaşa takılanlar (EYT), 3600 ek gösterge ve asgari ücret konusundaki açıklamalarını sıralayarak, "Sen onu benim külahıma anlat. Saraya anlatabiliyor musun? Anlatamıyorsun. Gücün varsa, 'Bu üçü çıkmadan elimi kaldırmayacağım.' dersin. O zaman derim ki, gerçekten Cumhur İttifakı içinde MHP'nin bir ağırlığı var." dedi.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, iktidara gelmeleri halinde özel halk otobüslerine ilişkin mevzuatın tekleştirilmesi için çalışma yapacaklarını söyledi.
Bu otobüsleri ücretsiz kullanan kişilerin ücretinin genel bütçeden karşılanmasını istediklerini anlatan Kılıçdaroğlu, özel halk otobüslerinde değerlenen plakayı, şoförün kıdem tazminatı olarak gördüklerini, bu nedenle iktidarlarında herkese plaka vermeyeceklerini belirtti. Şoförlerin maaşlarına objektif bir kurala göre her yıl zam yapılacağını da ifade eden Kılıçdaroğlu, kamunun bu kesime taahhüt ettiği ücretin zamanında ödenmemesi halinde faiz uygulanması, yeni araç alımlarında ise düşük faizli kredi verilmesini sağlayacaklarını kaydetti. Kılıçdaroğlu, halk otobüsü şoförleriyle CHP'nin isim kardeşliği bulunduğuna da işaret ederek, her iki ismin de temelini halkın oluşturduğunu dile getirdi.
Kemal Kılıçdaroğlu, Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı olarak çalışan geçici Kur'an kursu öğreticileri ve vekil imam hatiplerle görüştüğünü belirterek, 25 bin geçici Kur'an kursu öğreticisi ile imam hatipten 14 bininin işine son verildiğini söyledi. Bu kişilerin, görevlerini yapabilmeleri için 2 yılda bir KPSS'ye girdiklerini ayrıca Din Hizmetleri testine de tabi tutulduklarını anlatan Kılıçdaroğlu, "Öyle sokaktan bulunup da gel bu işi yap denilen kişiler değil. Ayda 1000 lira ile 1300 lira arasında, açlık ve yoksulluk sınırının, asgari ücretin altında bir para alıyorlar. Kadrolu öğreticilerle aynı işi, daha zor şartlarda yapıyorlar. Hiçbir güvenceleri yok. Her sene istifaya zorlanıyorlar, işe alınırken yeniden sözleşme yapıyorlar. İşsizlik Sigortası'ndan yararlanamıyorlar. Haftalık, senelik ücretsiz izinleri yok. Ayda iki gün izin hakları var ama kullandıkları zaman aylıklarından kesiliyor." şeklinde konuştu.
Bu kişilerin, önce AK Parti'yi ziyaret ederek sorunlarını ilettiklerini; dönemin Başbakanı, AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım'ın bu sorunu çözeceklerini söylediğini aktardı. Kılıçdaroğlu, "(Bu çarpıklığı ve yanlışı ortadan kaldırmak için hükümetimiz ortaya irade koydu.) Ne zaman? 2016. Hangi tarihteyiz, 2021. İrade nerede? Çöp sepetinde, böyle bir irade yok." sözlerini sarf etti.
İktidarın, daha sonraki süreçte de bu kesime yönelik vaatlerde bulunduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, "Erdoğan'ın konuşmasından sonra MHP 'Acaba rol kapabilir miyiz?' diye, hemen kanun teklifi vermiş, 2018'de. Kanun teklifinde bunların kadroya alınmalarıyla ilgili düzenleme öngörülmüş. Teklifi veren Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı. İsmet Büyükataman, Devlet Bahçeli adına tweet atıyor: 'Kadro alamayan taşeron işçiler, 4/B'li, vekil, sözleşmeli, fahri ve geçici statüde çalışanlar kadroya alınacaktır.' Herhangi bir şey yok, tık yok.” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Cumhur İttifakı'nın yayımladığı bir kitapta da bu kesime kadro verileceği vaadinin yer aldığını belirten Kılıçdaroğlu, "Sonra BBP'de 2019'da veriyor. Bunlardan bir şey çıkmaz, bir halt olmaz, biliyoruz. Bunu yapacak olan CHP'dir. Biz halkın partisiyiz, ayrımcılık yapmayız, alın terine değer veririz, birilerinin emeğinin sömürülmesine izin vermeyiz. Aynı işi yapan aynı ücreti alacak, eşit işe eşit ücret diyoruz, bizim felsefemiz budur." sözlerini sarf etti.
Kılıçdaroğlu, partisinin grup başkanvekillerine bu kesimin sorunlarının çözümü için kanun teklifi hazırlamaları talimatını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin partisinin bugünkü TBMM Grup Toplantısı'nda EYT'lilere ilişkin açıklamasını anımsatan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"(EYT'lilerin sorunu çözülmeli, 3600 ek gösterge çözülmeli, asgari ücret yükseltilmeli.) Sen onu benim külahıma anlat. Saraya anlatabiliyor musun? Anlatamıyorsun. Gücün varsa, 'Bu üçü çıkmadan elimi kaldırmayacağım.' dersin. O zaman derim ki, gerçekten Cumhur İttifakı içinde MHP'nin bir ağırlığı var. Yapmıyorsa müdahale ediyor, derim. Sadece salı günü bir konuşma, ‘3600 ek gösterge çıkmalı.' 2022'nin sonuna attı Erdoğan, 'Çıkarmayacağım.' diyor. EYT’lilerin sorununu birisi 'Çözeceğim.', diğeri 'Çözmeyeceğim.' diyor. Nasıl bakıyorsun sen buna? 'Asgari ücret artsın.' Artsın, elinden tutan mı var? Hükümetin ortağısın. 'Ortağı değilim.' diyorsun ama koşulsuz ortağısın. 'Hiçbir beklentim olmadan sonuna kadar seni destekleyeceğim.' diyorsun."
– "Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım"
CHP lideri Kılıçdaroğlu, iktidara geleceklerini ancak bunun kendisine yetmediğini anlatmaya çalıştığı ve Türkiye için kaleme aldığını söylediği mektubu okudu. Mektubunda, hayatının her aşamasında kendisi için sarayların, konvoyların zerre kadar önemi bulunmadığını, evinden ve mütevazı hayatından memnun olduğunu dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Ne yapayım ben tüm bunları, konvoyları, sarayları? Tüm bunların tek bir anlamı var benim için, o da ülkemizin makus talihini kırabiliyor muyum? Eğer kırabiliyorsam ben iktidar olayım. Olayım ki çocuklarımıza bembeyaz bir Türkiye bırakalım. Videomda söyledim, ben ülkemizde iktidar olmaktan çok, iz bırakan, başka bir miras bırakan biri olarak anılmak istiyorum. Bizden sonra da gelecek yüz tane iktidarlar da, bizim gibi bir şeyler ekleyerek yürüsün. Batıda nasıl iktidar değiştiğinde kimse kaygı yaşamıyorsa, işte böyle bir Türkiye olsun istiyorum. Yaralarımızı sarmamız lazım. Biliyorum bazılarınız zorlanıyor bu konuyu konuşmakta. Yaralar hala açık. Ama yapacağız. Çocuklarımız, geleceğimiz için yapacağız. Bizim gördüğümüzü, yaşadığımızı milletimizin çocukları gelecekte yaşamayacak, yaşamamalı. Bundan daha büyük bir ödül olur mu Allah aşkına?"
Kemal Kılıçdaroğlu, helalleşmenin, "yüzleşmek, barışabilmek, devam edebilmek." anlamına geldiğini, yarası olan topluluklarla helalleşeceklerini belirterek, şunları kaydetti:
"Hukuk başka. Kim ne suç işlediyse, onun karşılığı hukuktur. Hukukla helalleşmeyi karıştırmamak lazım. Onunla zaten helalleşmek imkansız. Hukuk onun hesabını soracak. Videoda da söyledim. Bir de medyada bazılarının, 'Ne güzel, muhalefet zaten kazanıyor, ne gerek vardı tüm bunlara.' demesine hüzünlendim. Çünkü bunlar, bu söylediklerimi strateji zannediyor. Ne stratejisi? Ben gelecekte, bu ülke çocuklarının, ardımdan bu ülkeyi barıştırdığımı söylemelerini istiyorum. Böyle anılmak istiyorum. Ne stratejisi? Evlatlarımız, diyorum. Hangi strateji çocuklarımızın geleceğinden daha önemli? Helalleşeceğiz dostlarım. Açık yaralar var, biliyorum zor olacak ama kesinlikle yapacağız ve başaracağız. 28 Şubatçıların açtığı yaraları kapatıp helalleşeceğiz. İkna odalarına sokulan başı kapalı kızlarımızla helalleşeceğiz. Roboski ile helalleşeceğiz. Bakın hukuk başka, helalleşme başka. Bu insanlara devlet tazminat ödeyecek ama bir taraftan da helalleşeceğiz."
Sivas ve Kahramanmaraş mağdurları, Diyarbakır hapishanesi mahkumları, "mahalleleri gasp edilip sürülen" Romanlar, "varlık vergileri altında inim inim inlemiş azınlıklar" ve 6-7 Eylül olaylarının mağdurları, "mahkemelerde süründürülen" askerler ve aileleri, bugün Londra'ya göç etmiş en parlak genç beyinler, Ali İsmail Korkmaz'ın ailesi ve Soma ile helalleşeceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Darbeciler tarafından bir sağdan, bir soldan gencecik çocuklarımız asıldı bu ülkede. Bir sağdan, bir soldan o insanlarımızla helalleşeceğiz. 9 yaşındaki oğlu Oğuz Arda Sel'i kaybeden ve mahkemelerde süründürülen Mısra Öz ile helalleşeceğiz. Ahmet Kaya ile helalleşeceğiz. Helalleşeceğiz dostlarım. Yakın gelecekte bir gün çocuklarımız, geçmişe baktıklarında, 'Neler olmuş ama önümüze bakmayı bilmişiz, helal olsun onlara.' diyecekler. Laik, demokrat, insan haklarına saygılı, müreffeh, Atatürkçü bir ülkede yaşayan çocuklarımız, birileri buna cesaret ettiği için teşekkür edecekler bize. Bizim iktidarımızı konuşmuyorum dostlarım, bizden sonra gelecek yüz iktidara bir kapı aralamamız gerekiyor. Doğru bir kapı açmamız. Evet, bütün baskıyı biz yaşayacağız ama birinin bunu yapması gerekiyordu. Nasip bize oldu."
(Bitti)