ANKARA (AA) – Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Salgın tehdidine karşı gereken tedbirleri almak suretiyle üniversitelerimizde eğitim öğretimin kesintisiz sürmesi konusunda kararlıyız.” dedi.
Erdoğan, Beştepe Millet Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen 2021-2022 Yükseköğretim Akademik Yıl Açılış Töreni’nde yaptığı konuşmada, yeni akademik yılın ülke ve millet için hayırlara vesile olmasını diledi.
Koronavirüs salgını nedeniyle 2020 yılı Mart ayından beri pek çok alanda olduğu gibi eğitim-öğretim hizmetlerinde de büyük zorluklar yaşandığını anımsatan Erdoğan, uzaktan da olsa eğitimin devam ettirilmesinin önemli olduğunu belirtti. Ancak uzaktan eğitimin yüz yüze eğitim öğretim tecrübesinin yerini tutmayacağının açık olduğunu ifade eden Erdoğan, hükümet olarak her kademedeki eğitim kurumlarını belirlenen vakitte faaliyete geçirmek için her türlü tedbiri aldıklarını söyledi.
Erdoğan, eylül ayının başından itibaren okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise seviyesindeki okulları açtıklarını, Milli Eğitim Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığının okullarda alınması gereken önlemleri, yapılması gerekenleri belirlediklerini anımsatarak, şunları belirtti:
“Halihazırda 71 bin okulumuzun tamamı açıktır. Şu ana kadar sadece 2 okulumuzda karantina uygulamasına gidilmiştir. Vaka durumuna göre bazı sınıflar karantinaya alınabilir ama okul, ilçe veya il çapındaki bir kapanma kesinlikle düşünmüyoruz. Yükseköğretimde de bugün hem yeni akademik yılın açılışını yapmanın hem de yeniden yüz yüze eğitim öğretimin başlamasının sevincini yaşıyoruz. Salgın tehdidine karşı gereken tedbirleri almak suretiyle üniversitelerimizde de eğitim öğretimin kesintisiz sürmesi konusunda kararlıyız. Tüm planların ve hazırlıkların buna göre yapılmasında fayda görüyorum.”
– “Gençlerimizin yüzde 15’i değil yüzde 44’ü yükseköğretime ulaşabiliyor”
Erdoğan, Türkiye’de yükseköğretimin uzunca bir süre toplumun sadece küçük bir kesiminin erişebildiği, ayrıcalıklı bir hizmet olduğunu ifade etti.
1990’lı yılların sonunda dahi Türkiye’de 18-22 yaş aralığındaki gençlerin net okullaşma oranının yüzde 15’lerin altında olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları söyledi:
“Yani bu yaş grubundaki 6 gencimizden sadece bir tanesi üniversite eğitimine erişebiliyordu. Yine 1990’lı yıllarından ortasından itibaren Türkiye’de yükseköğretim, katsayı ve başörtüsü yasağı gibi antidemokratik uygulamalarla toplumsal gerilimlerin merkezine yerleşmiştir. Kurdukları kast sistemiyle milletin evlatlarını, milletin vergileriyle yapılan kurumlardan dışlayanların sebep olduğu adaletsizlik, haksızlık ve çarpıklık yürekleri sızlatıyordu. Hükümete geldiğimiz andan itibaren üzerine en kararlılıkla gittiğimiz alanlardan biri de gençlerimizin yükseköğretim imkanlarını artıracak çalışmalar olmuştur. Bu anlayışla 2002 yılında 76 olan kamu ve vakıf yükseköğretim kurumu sayımızı 207’ye çıkardık. Türkiye’de her ilimizin kendi üniversitesinin olmasını sağladık. Üniversite sayısındaki artışa paralel olarak akademik personel sayımız 70 binden 180 binin üzerine çıktı. Aynı dönemde üniversite öğrencisi sayımız da 1,6 milyondan 8,4 milyona yükseldi. Artık 18-22 yaş aralığındaki gençlerimizin yüzde 15’i değil yüzde 44’ü yükseköğretime ulaşabiliyor.”
Erdoğan, bir zamanlar üniversite kapılarından içeri alınmayan genç kızların net okullaşma oranının, erkeklerin 5 puan üzerine çıkmasının eğitim ve öğretimde hak ve özgürlüklerin geldiği seviyenin işareti olduğunu aktardı.
Netice itibarıyla üniversiteye girebilmenin istisnai bir ayrıcalık olduğu günlerden, nüfusun her 10 kişisinden birinin üniversite öğrencisi olduğu bir yere geldiklerini vurgulayan Erdoğan, bugün Türkiye’nin kendi evlatlarının yanında dünyanın dört bir yanından 230 bin uluslararası öğrenciye de ev sahipliği yaptığını dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye burslarına yapılan başvuruların her geçen yıl arttığını, bu yıl 3 bin 500 burs için 165 bin müracaat aldıklarını bildirdi.
– “Yaygın ve güçlü eğitim kurumlarına sahip ülkelerde refah da artıyor”
Yeni kurulan üniversitelerle ilgili zaman zaman haksız değerlendirmeler yapıldığını gördüğünü söyleyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Halbuki bu üniversitelerimiz her geçen gün daha da güçlenmekte ve kurumlaşmaktadır. Tıpkı daha önceki dönemlerde kurulan üniversiteler gibi bunlar da zamanla arzu ettiğimiz seviyelere çıkacaklardır. Yeni üniversitelerimizden bazılarının gerek akademik yayın, gerek patent, gerekse diğer pek çok çalışma bakımından şimdiden sergiledikleri başarıları da yakından takip ediyoruz. Tabii bu tablonun gerisinde, ülkemiz bütçesinde eğitimi, yükseköğretimi de içerecek şekilde birinci sıraya çıkarmamızın sağladığı imkanlar vardır. Nitekim OECD ülkeleri arasındaki ortalaması yüzde 1,4 olan yükseköğretim harcamalarına ayrılan payın milli gelire oranını biz yüzde 1,7’ye çıkardık.
Eğitim ile kalkınma arasındaki güçlü bir ilişkiyi inandık ve kurduk. İnsanlarımızın eğitim seviyesi yükseldikçe, bilgi ve kabiliyetleri arttıkça, ülkemizin siyasi, sosyal ekonomik gelişmesi de aynı oranda hızlanmaktadır. Yaygın ve güçlü eğitim kurumlarına sahip ülkelerde refah da artıyor. Yükseköğretim kurumlarının ülke geneline yayılması bu şekilde ortaya çıkacak refahın da adil ve dengeli dağılması anlamını taşımaktadır. Türkiye’de yükseköğretim kurumlarının ülke genelindeki yaygın gelişimine karşı çıkanların asıl tahammül edemedikleri, eğitimini ancak kendi şehrinde sürdürebilecek evlatlarımızın ülkeye ve millete her alanda çok büyük hizmetler verme potansiyellerinin harekete geçmiş olmasıdır.”
(Sürecek)