BARTIN (AA) – SELİM BOSTANCI – Uzmanlar, tarihi taş köprülerde kullanılan malzemelerin genellikle bulunduğu bölgeden elde edildiği için bu köprülerin çevresel etkilere karşı dayanıklılığının betona göre daha yüksek olduğunu belirterek, bu nedenle uzun yıllar deformasyona uğramadan ayakta kaldığına dikkati çekiyor.
Bartın'da 11 Ağustos'ta etkili olan şiddetli sağanak bazı bölgelerde sele yol açtı, araçlar sürüklendi, çok sayıda iş yeri ve evi su bastı.
Özellikle Abdipaşa ve Kumluca beldesinde etkili olan sağanak nedeniyle bölgede 13 köprü yıkılırken, Ulus ilçesine bağlı Abdipaşa beldesinde Osmanlı-Alman ittifakının anısına Almanya tarafından yaptırılan 50 metre uzunluğunda, 3 metre genişliğindeki 5 kemerli 117 yıllık Yenihan Köprüsü ayakta kalmayı başardı.
Yenihan Köprüsü'nün hemen yanında betonarme olarak inşa edilen 43 yıllık köprü de yıkılan yapılar arasında yer alıyor.
– "En belirgin fark, kullanılan malzeme özellikleri ve köprü geometrisi"
Bartın Üniversitesi Mühendislik, Mimarlık ve Tasarım Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Ercan Gemici, AA muhabirine, tarihi taş köprüler ile günümüzde yapılan betonarme köprüler arasındaki en belirgin farkın, kullanılan malzeme özellikleri ve köprü geometrisi olduğunu vurguladı.
Betonarme köprülerin beton ve donatının birlikte kullanılarak inşa edildiği yapılar olduğuna işaret eden Gemici, şöyle devam etti:
"Arega, kum ve çimentonun belirli oranlarda karıştırılmasıyla elde edilen betonun ayakta kalma süresi yaklaşık olarak 40 ile 50 yıl arasındadır. Beton malzeme için periyodik bakım ve kontroller yapılmadığı takdirde nem, rutubet, su ile temas, sıcak ve soğuk hava değişimi gibi çevresel etkilerden çok hızlı etkilenmekte ve dayanımını kaybetmektedir. Tarihi köprülerde kullanılan taş malzemeler, genellikle inşa edildiği bölgenin madenlerinden elde edildiği için çevresel etkilere karşı dayanımı betona göre daha yüksektir. Bu nedenle uzun yıllar deformasyona uğramadan ayakta kalmaktadır."
Gemici, taş köprülerdeki kemer formun hem trafiğin oluşturduğu basınç yükünü ayaklara homojen olarak dağıttığını hem de altından geçen dere yatağıyla köprü arasındaki yüksekliği artırarak sel sırasında taşkın sularının köprünün altından rahat geçmesine imkan sağladığına dikkati çekti.
– "Kemer köprüler, yanal basınç kuvvetlerine karşı daha dayanıklıdır"
Kemer köprülerdeki yüksekliğin betonarme yapılara göre daha fazla olduğunu vurgulayan Gemici, şöyle konuştu:
"Ayrıca kemer köprüler, kesit olarak betonarme köprülerden daha büyük olduğundan sel ve deprem nedeniyle köprüde oluşacak yanal basınç kuvvetlerine karşı daha dayanıklıdır. Yine tarihi kemer köprü ayaklarına akarsuyun geldiği yöne doğru üçgen veya yarım daire şeklinde gemi burnu gibi mahmuzlar yapılmaktadır. Mahmuzlar, köprü ayaklarının zarar görmemesi ve buralara ağaçların takılmasını önleme amaçlı yapılmıştır. Bunun amacı, köprü ayaklarından suyu açıklığa dağıtmak ve selle gelen tomruk, ağaç kökü gibi malzemeleri köprünün açıklığından geçmesini sağlamaktır. Bunlar, beton köprülere göre büyük avantaj sağlıyor."
Gemici, sel felaketlerinde betonarme köprülerin yıkılmasındaki en önemli etkenin malzeme bakımının düzenli yapılmaması, kesit yetersizliği ve geometrik özelliklerinin düz olması olarak göze çarptığına dikkati çekerek, "Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayip Erdoğan'ın verdiği, bundan sonraki yapılacak köprülerin kemer formunda ve taş olarak inşa edilmesi talimatı, isabetli bir karardır. Tarihi köprülerimiz yapısal olarak daha detaylı incelendiğinde, günümüz teknolojisiyle benzer yapıların inşa edilebileceği ve köprülerimizin doğal afetlerden zarar görmeden ayakta kalabileceğini söyleyebiliriz." dedi.