İSTANBUL (AA) – Fatih Belediyesinin katkıları ile Prof. Dr. Mustafa Koç tarafından derlenen "Revnakoğlu'nun İstanbul'u-İstanbul'un İç Tarihi: Fatih" eserinin ilk 2 cildi yayınlandı.
Davutpaşa Medresesi'nde düzenlenen tanıtım toplantısına İstanbul Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mahmut Ak, Prof. Dr. Abdullah Uçman, tarihçi yazar Dursun Gürlek ile yazar ve şair Mevlana İdris Zengin'in yanı sıra sanat dünyasından pek çok isim katıldı.
– "Süleymaniye'nin raflarına hapsolmuş arşivi okunabilir dille gündemimize taşıyan eser"
İl Kültür ve Turizm Müdürü Coşkun Yılmaz, tanıtım toplantısında yaptığı konuşmada, Revnakoğlu'nun arşivinin, şehir, kültür ve medeniyet tarihi açısından değeri çok bilinen bir hususiyet olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Mustafa Koç'un yaptığı çalışmanın önemini vurgulayan Yılmaz, şunları kaydetti:
"Bu çalışmaya sadece 'Cemaleddin Revnakoğlu'nun İstanbul'u' demek nezaketen doğrudur. Ama eserin muhtevasının ve hakikatinin ruhunu ifade etmeye yetmez. Biraz da Mustafa Koç'un İstanbul'u bu eserde vardır. Bunu teslim etmemiz lazım. Ben Belediye Başkanı Ergün Turan'a da çok teşekkür ediyorum. Hizmet anlayışının sadece yol, inşaat, kaldırım ve temizlikten ibaret olmadığının, kültürün ve bir zihniyet dünyası inşa etmenin de en önemli unsur olduğunun farkında olduğu için. Bu farkındalığı hayata yansıttığı için. "
Yılmaz, eserin keyifle okunduğunu dile getirerek, "Süleymaniye'nin raflarına hapsolmuş bir arşivi başarıyla ve okunabilir bir dille gündemimize taşıyan; bunu taşırken de bugünü de yansıtan bir eser ortaya çıkmış. Kağıt seçimi, kapağı, baskısı ve tasarımıyla da ruhunu yansıtan bir eser olmuş." değerlendirmesini yaptı.
– "Onun İstanbul'unda mekanlar kadar şahsiyetler de ön plandadır"
Fatih Belediye Başkanı Ergün Turan, Revnakoğlu'nun bir İstanbul aşığı olduğuna işaret ederek, "Onun İstanbul'unda mekanlar kadar şahsiyetler de ön plandadır. Kendi döneminde ya da döneminden önce şehre dokunan kim varsa bunları kayıt altına almıştır." dedi.
Eserin İstanbul'un kültür tarihini içerdiği yeni bilgilerle zenginleştireceğinin altını çizen Turan, "Bu eser belediye başkanlığımızda yaptıklarımızın yanında benim için en kıymetli, en müstesna anlarından biri. Bunu böyle görüyorum. 'Revnakoğlu'nun İstanbul'u-İstanbul'un İç Tarihi: Fatih', başlığı da hocam çok güzel buldu. Şehir ve tasavvuf kültüründen, sosyal tarihle ilgilenen kim varsa Cemaleddin Server Revnakoğlu'nun adına mutlaka bir vesileyle denk gelmiş, işitmiştir. Merhum hayattayken önemli eserler vermiş, özellikle sufi ve mutasavvıfları konu alan çalışmalarıyla ses getirmiştir." diye konuştu.
– "İstanbul camiydi, medreseydi ve tekkeydi"
Prof. Dr. Mustafa Koç, Revnakoğlu'nun İstanbul beyefendisini, İstanbul çelebisini, İstanbul efendisini inşa eden dünyanın içine girebildiğini ve hayattayken İstanbul'un bütün halkalarına dahil olduğunu belirterek, şunları anlattı:
"İstanbul, sırlarını istidadı, müktesebatı olanlara açar. İstanbul'u anlatıyorlar ve bakıyorum. Medreseyi görmeden, medrese malumatına hakim olmadan, tekkenin meydanına girmeden, zikrini duymadan, şeyhini, halifesini anlamadan, camide soluklanmadan, hutbesinde hatibini duymadan İstanbul, nasıl anlatılabilirdi ki? Kadim İstanbul'u anlatan metinler biraz zalimceydi. Reşat Ekrem Koçu merhumun İstanbul ansiklopedisini okuyordum ve İstanbul'u biraz lanetli bir şehre çeviriyordu üslubu. Biraz Sodom ve Gomore'ydi anlattığı. İnsanı rahatsız eden bir dünya.
Ahmet Rasim'i okuyordum, İstanbul'u en iyi bilenlerdendi ama İstanbul biraz meyhaneye dönüyordu onun kaleminde. İstanbul'un bir cephesini, bir zaviyesini daha tebarüz ettirerek anlatıyorlardı. Belli ki Cumhuriyet, İstanbul'u İstanbul yapan üç mühim değeri biraz geride tutmuştu. Biraz cami, büsbütün medrese geride kalmıştı, tekke de artık esamesi okunmayan bir müesseseydi. Ama İstanbul'da insanın inşa edildiği, sokağın ve mahallenin abad olduğu, beslediği kıymetlerin en çok dahil olduğu bu üç mekan değil miydi? İstanbul, camiydi, medreseydi ve tekkeydi. Onun ardına ilave edeceklerimiz de ancak mütemmimattı. İstanbul her şeydi şüphesiz, ama en çok bunlardı."
Koç, Revnakoğlu'nun kadri ve kıymetinin ancak bu eserin iki cildinin görüldükten sonra hakkıyla takdir edileceği kanaatinde olduğunu belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Mütebaki üçüncü cilt, ilk iki ciltten daha zengin sizi temin ederim. Eyüp ve Haliç, ardından bütün bir Boğaz, ardından Marmara'dan Çatalca'ya, Silivri'ye, Erzurum'a, Edirne'ye, Bursa'ya kadar Osmanlı'nın bütün hafızasını burada buluruz. Müslüman İstanbul'un hafızası. Bir Bizans mütevellisiyle karşı karşıya değiliz. Müslüman İstanbul'un hafızasıyla, kıymetleriyle hasbihal olmuş, onun dertleriyle dertlenmiş bir şahsiyetin mirasıyla karşı karşıyayız. Zahire tapan, İstanbul'u zahire ve fotoğrafa gömen bir kalemle de karşı karşıya değiliz. Bir manayla bir dille bir irfanla bir Kur'an'la İslam'la karşı karşıyayız. Müslüman Türk'ün İstanbul'unu bulacağımız hususi bir metin. Kitap için ne diyeyim bilmiyorum. Aldı başımı gitti. Ayaklarım yerden kesildi. Müşkül olanı çözmek, çözüleni ahenge kavuşturmak her gün bir hazdı."
– Eser hakkında
Eser, Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ilk yarım yüzyılına tanıklık eden, tarihi arşiv, eski eserler ve kitabeler uzmanı olan Cemaleddin Server Revnakoğlu'nun 350 dosyalık arşivinde yaptığı titiz çalışmaları Fatih Belediyesi Kültür Yayınları içerisinde okurlara sunuyor.
İlk iki cildi yayınlanan, toplamda beş ciltten oluşacak eserde Revnakoğlu arşivinden Yedikule, Topkapı, Şehremini, Samatya, Kocamustafapaşa, Aksaray, Mevlanakapı, Belgradkapı, Yenikapı, Silivrikapı, Haseki gibi semtlerin mimariden kültürel dokusuna kadar zengin bilgiler yer alıyor.