Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--
Son Dakika Haberler

Sağlık çalışanları “Anneler Günü”nü evlatlarına sarılamamanın hüznüyle kutlayacak64 defa okundu

kategorisinde, 07 May 2021 - 12:30 tarihinde yayınlandı
Sağlık çalışanları “Anneler Günü”nü evlatlarına sarılamamanın hüznüyle kutlayacak

İSTANBUL (AA) – HATİCE ŞENSES – GENCEBAY GÜR – Koronavirüsle mücadele kapsamında görevlerini sürdürmeye devam eden fedakar sağlık personeli, evlatlarına korkusuzca sarılamamanın verdiği hüzünle Anneler Günü'nü buruk yaşıyor.

Mücadele kapsamında alınan tedbirler dolayısıyla insanların evlerine kapandığı, aile bireyleriyle dahi görüşmekten kaçındığı son 1,5 yıldır sağlık çalışanları, hastaları hayatta tutabilmek için büyük bir özveriyle görevlerini sürdürüyor.

Salgının başından bu yana gece, gündüz hastanelerde hayat kurtarmak için fedakarlıklarıyla öne çıkan sağlık personeli, bulaş riskini engellemek adına ya ailelerinden ayrı yaşamayı tercih etmek zorunda kalıyor ya da aynı evin içinde izole bir yaşam sürdürüyor.

Özellikle de sağlık çalışanı annelerin her iki durumda da evlatlarına olan özlemleri katlanarak artarken, bu özlem Anneler Günü'nün gelmesiyle iyice gün yüzüne çıkıyor.

Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yoğun Bakım Sorumlu Hemşiresi Yeşim Selçuk Taşdemir de yaklaşık 1 yıldır salgına karşı verilen mücadelenin kahramanları arasında yer alan sağlık çalışanı annelerden biri.

Salgının geçen yıl Türkiye'ye giriş yapmasıyla henüz 1 yaşındaki çocuğunu sevdiklerine emanet ederek "Cephede ben de varım." diyen Taşdemir, bu süreçte yaşadıklarını, sevdiklerine duyduğu özlemi, evladına korkusuzca sarılmaya olan hasretini AA muhabirine anlattı.

– "Çocuğumun kovid olmasının beni çok daha yıprattığını fark ettim"

Taşdemir, Kovid-19'a karşı büyük bir mücadele verilen bu sürecin meslek hayatı boyunca hiç unutamayacağı bir süreç haline geldiğini dile getirerek, bu dönemde karşılaştıkları, yaşamaları için mücadele verdikleri hastaları da hiç unutamayacağını söyledi.

Çok zor bir süreçten geçildiğini, başlarda neyle savaşıldığını, kendilerini neyin beklendiğini dahi bilmediklerini aktaran Taşdemir, "Hastalarımız çok kötüydü. Elimizden ne gelirse kesinlikle sonuna kadar yaptık. Bir çocuğum var, şu an 2,5 yaşında. Kovid yoğun bakımda çalışırken tabii ki uzak durdum ondan. Çok zordu. Çok zor bir süreçti. Kovid oldum. Çocuğumdan ayrı kaldım. Çok zor geçti benim için. Tat, koku alma duygumu tamamen kaybetmiştim kovid olduğum dönemde. Eşimden istediğim tek şey, bana oğlumun bir kıyafetini getirmesi oldu. Koku alma duyum yerine geldiğinde ilk onun kokusunu almak istedim." diye konuştu.

Daha sonra kardeşinin kovide yakalandığını, oğlunun da ailesiyle kalması sebebiyle onun da hastalığı geçirdiğini aktaran Taşdemir, şöyle devam etti:

"Yani o dönemde kesinlikle kendim konusunda hiç endişelenmediğimi, onun kovid olmasının beni çok daha yıprattığını çok daha net fark ettim. Bizler burada sağlıkçılar olarak inanın hiç kendimizi düşünmedik. Düşündüğümüz tamamen içeride yatan hastalarımız, hastalarımızın aileleri ve kendi yakınlarımız oldu. Burada çocukları olan hastalarımız oldu, bize resim çizip gönderdiler. İnanın ağlaya ağlaya hastalarımızla sohbet ettiğimiz, onlara moral verdiğimiz o kadar çok zamanımız oldu ki, yani hangi birini söylesem bitiremem. Bizim kovid döneminde iki lohusa hastamız vardı. Biri doğum esnasında bebeğini kaybetmiş, biri de kendisi yoğun bakımda, çocuğu da yenidoğan yoğun bakımımızda tedavi gören bir hastamızdı. Biz onların ikisini de kaybettik. İnanın o kadar çok üzüldük ki doktor arkadaşlarımızın muhtemelen en zor verdiği ölüm haberleriydi her ikisi de.

İçimiz çok buruk yani sarılamayacağız, öpemeyeceğiz, hiçbirimiz yapamayacağız bunu hasret kaldık, gerçekten hasret kaldık. Hem kendi evlatlarımıza hem kendi annemize babamıza… Tabii ki temennimiz bu konuda halkımızın aşılamaya olan yoğunluğu artırması. Sayın Bakanımızın, devlet büyüklerimizin dediği gibi maske, mesafe, hijyen kuralına en üst seviyede uymaları. Biz elimizden gelen her şeyi yapıyoruz burada. Bir sonraki Anneler Günü'nde bunları değil de çok daha güzel şeyleri konuşabilmeyi diliyoruz."

– "Çocuğunun kokusu gerçekten çok özleniyor"

SBÜ Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi Anesteziyoloji ve Reanimasyon Kliniği Uzmanı Dr. Zeliha Gürlek Ustabaşı da işini çok sevdiğini ancak 1,5 yıldır çok zorlu, bazı zamanlarda hekim olarak yetersiz kaldıklarını hissettikleri bir süreçten geçtiklerini dile getirdi.

Ustabaşı, "Ölümler çok ağır herkes için. Bazen kabullenebildiğiniz ölümler oluyor. Ben kendi babamı da kaybettim ama burada genç ölümleri gördükçe çok ağır gelmeye başladı. Bu hastalıkta yeni şeyler görmeye başladık, o hastalığı o gençlere, hiçbirine yakıştıramadık. Bu olmamalıydı ve bu tedavi edilebilir olmalıydı. Bizi en çok açıkçası tedirgin eden bu oldu. Sahaya çıktığımızda da 1,5 yıldır bizi en çok üzen bu kadar sık ölüm haberi vermek. Tüm ölümlerde içiniz acıyor ama bu süreçte daha zordu." diye konuştu.

Hastanede verdikleri mücadeleyi, evlerinde de sürdürdüklerini, hastalığı evlatlarına, sevdiklerine bulaştırmamak için üstün gayret sarf ettiklerini anlatan Ustabaşı, biri 4, biri 6 yaşındaki iki çocuğunu annesine emanet ederek görevini sürdürdüğünü söyledi.

Aynı evin içinde ailesinden ayrı, izole şekilde bir odada yaşadığını anlatan Ustabaşı, şöyle devam etti:

"Çocuklarla çok uzun süre oyun oynayamadım, bir kazanç yapamadım onlara. İletişim yoktu, sarılmak, öpmek o kadar çok özlediğiniz bir şey oluyor ki o koku, çocuğunun kokusu gerçekten çok özleniyor. Ben en çok onu özledim. Anneme de sarılmıyorum zaten yani onlara bir şey olmasın diye. Zaten kimseye sarılamıyoruz, en zoru da o. Sohbet bile edemiyoruz artık.

Annelik çok farklı bir dünya, o sorumluluk da başka bir şey. Normalde telefonla bilgi veriyoruz ama insanlar dayanamayıp kapıya geliyorlar. Mesela bilgisiz göndermeyelim diyorum, oraya kadar gelmişler. Mesela benimle yaşıt o kişiye babasının ya da annesinin kötü olduğunu nasıl anlatacağım? Yani direkt o durumda oluyorsunuz yani ne diyebilirim ki? Hani ben ne anlatabilirim? Zor geliyor. Yarım saat önce konuştuğunuz hastaya kalp masajı yapmak zorunda kalıyorsunuz o çok zor."

İnsanların önce evlatlarını düşünerek Kovid-19 karşı korunması, aşı sırası gelenin aşı yaptırması ve maske, mesafe, hijyen kurallarına uyması gerektiğini vurgulayarak, "Gencecik insanlar öldü. Yenidoğan bebeği olanlar vefat etti, bu gerçekten çok ağır. Anneler Günü'nü inşallah bir gün uyanırız ve bitmiş olur, benim en büyük temennim bu. Bir gün uyanayım, mucize olsun ve bitsin istiyorum." diye konuştu.

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ