İSTANBUL (AA) – HATİCE ŞENSES – MUHAMMED GENCEBAY GÜR – 14 Mart 1919'da işgal güçlerine karşı oluşan milli mücadeleye yansıyan tıbbiyeli ruhu, yüzyılın salgını yeni tip koronavirüse (Kovid-19) karşı verilen savaşta da kendisini gösteriyor.
Üzerinden bir yıl geçmesine rağmen halen dünyayı tehdit eden Kovid-19 ile mücadele, sağlık personelinin özverili çalışmalarıyla aralıksız sürüyor.
Bu süreçte büyük mücadele veren, binlerce cana nefes olmayı da vatana bir borç bilen binlerce sağlık kahramanı, 14 Mart 1919'da tıbbiyelilerin İstanbul'un işgaline karşı duruşlarıyla yaktıkları meşaleyi bugün de aynı duygularla taşıyor.
Koronavirüs salgınında gece gündüz demeden verilen bu büyük savaşın kahramanlarından biri de Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Ümraniye Eğitim ve Araştırma Hastanesi İç Hastalıkları Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Sema Basat.
Prof. Dr. Basat, salgın boyunca önemli bir rol oynayan hastanede kesintisiz görev yaparak, mücadeleye önemli katkılar sunan isimlerden biri olurken, bu süreçte yaşadıklarını AA muhabirine anlattı.
Kovid-19 döneminde tam bir yıldır kovid hastalarının tedavisinde ekipçe görev aldıklarını dile getiren Basat, mesleğe başladıkları ilk yıllarda böyle bir salgını yaşayacaklarını hiç düşünmediklerini belirtti.
Basat, şunları söyledi:
"Elbette okuldaki eğitimimizde salgınla ilgili dersler aldık. Salgın koşullarında nasıl mücadele edeceğimizi, bu koşulları öğrenmiştik. Fakat aktif olarak bunları yaşayacağımızı aklımızın ucundan geçirmemiştik. 'Hiç bu olmaz, bu risk yoktur' diye mesleğe başlanmaz. Bizim sağlık alanında çalışıyor olmamızın sebebi, bizi bu mesleğe atan şey insan sevgisi. Bu olmazsa olmaz. Nasıl bir asker görevine giderken canını ortaya koyarak mesleğini icra ediyorsa bizde de benzer bir durum var. Son yılda yaşadığımız pandemi de bu yüzyılın bir savaşıdır. Biz de bu cephede görev aldık. 14 Mart bağlamında da aslında bir benzerlik var. 14 Mart'ın ortaya çıkışında da İstanbul'da işgal güçlerine karşı tıbbiyelilerin başlatmış olduğu bir direniş hareketi vardı. Yine aynı yıllarda tıbbiyeliler ve sağlık çalışanları savaşta, cephede ön saflarda yer almışlardı hatta tıp fakültesi bir yıl mezun verememişti. bu yüzyıldaki savaşımız da bizim için pandemi savaşı oldu. Yine de görevimizi yapmaktan hiçbir zaman kaçınmadık, kaçınmıyoruz. Bu görev ve sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Bence sağlık çalışanı olarak işe başlamayı düşünen arkadaşlar bunu çok istemeliler. Bizim için en kutsal varlık insan. Bir sağlık çalışanı olmak istiyorsanız sıralamanızın en üstünde insan sevgisinin yer alması gerekiyor."
– "Bizim için en büyük moral kaynağı hastalarımızdan aldığımız geri dönüş"
Prof. Dr. Basat, sağlık personeli için moral kaynaklarının başında hastalardan aldıkları geri dönüşlerin geldiğini, ekip ruhunun da bu motivasyonda büyük önem taşıdığını belirtti.
Basat, şöyle devam etti:
"Zor zamanlarda birbirimize sırtımızı dayayıp ayakta kalmayı başarıyoruz. Ortak sorunlarımız olduğu için bunları paylaşabiliyoruz. Paylaştıkça dertlerimiz azalıyor. Ekip ruhunu korumak çok önemli. Yanınızda sizin gibi birilerinin olduğunu bilmek hakikaten size ciddi bir güç veriyor. Eminim ki bu her sağlık çalışanı için böyle. Çünkü biliyorsunuz ki biz bir ekibiz ve birimiz olmazsa diğerimiz görevini tam anlamıyla yerine getiremez. Hasta bakıcımızdan hemşiremize, doktorumuza, asistanımızdan uzmanımıza, pratisyenimize her birimizin tanımlanmış bir görevi var ve bu ekip içerisinde üstlenmiş olduğumuz görevler var. Bunların kusursuz işleyebilmesi için ekibin her bir üyesinin görevini sonuna kadar canıyla başıyla yerine getirmesi gerekiyor. Biz bu ekip ruhunu hiç kaybetmedik. Bu, pandemide de böyle oldu. Ekimizdeki bazı arkadaşlarımız yaralandı hatta bazı arkadaşlarımızı kaybettik; onları her zaman saygıyla rahmetle anıyoruz. En çok içimizi acıtan kısım da o oldu. Ama bu ekibin bir üyesi olmak ekibimizin hepsine ayrı ayrı bir gurur. Bunu belirgin bir şekilde hissediyoruz."
– "Sağlık çalışanlarının her biri ayrı ayrı birer kahramandır"
Kovid-19 ile mücadelenin hala devam ettiğini belirterek, bu noktada vatandaşlara uyarılarda bulunan Basat, "Enteresan bir şekilde korona her bireyde farklı seyredebiliyor. Onun için 'Ben gencim, bana bir şey olmaz' tavrı çok yanlış. Çok yaşlı, 99 yaşında hastamızı taburcu edebiliyoruz, iyileştirip gönderiyoruz, 20 yaşında vakayı kaybettiğimiz oluyor. Hakikaten tedaviler değişken, bireylerin tedaviye yanıtları değişken. Birçok faktör var. Tek bir faktör var demek istemiyorum." diye konuştu.
Prof. Dr. Basat, gereken müdahale ve tedavi yapılmasına rağmen can kayıplarının yaşanabildiğini aktararak, konuşmasını şöyle tamamladı:
"İşte orada hekimler açısından çaresizlik duygusu çok yıpratıcı oluyor. Çünkü gözünüzün önünde, -yakınlarıyla temasınız var- düşünsenize, bir aile için bir bireyi kaybetmek dünyada olabilecek en kötü şeylerden birisi. Siz de bu sürece tanıklık ediyorsunuz. Yardımcı olmaya çalışıyorsunuz elinizden geldiği kadar. Bazen sonuçlar istediğiniz kadar iyi olmayabiliyor ne yazık ki. Ama bazılarında da çok yüz güldürücü oluyor. Moral verdiğimiz aile yakınları bize tutunuyorlar. Yani sizin o umut dolu tek cümlenizi bekliyorlar sürekli bir şekilde ve onlar iyileşip gittiklerinde de bizi unutmuyorlar. Sağlık çalışanları bu ülkenin yüz akıdır. Sağlık çalışanlarının her biri ayrı ayrı birer kahramandır benim gözümde ve onlarla ne kadar gurur duysak azdır. İnanıyorum ki kadirşinas Türk halkı da benimle bu düşünceleri paylaşıyordur. Öğrencilerime çok kutsal bir iş yaptıklarını söylemek isterdim. Bir insanın hayatına dokunuyorsunuz. O insanın yakınlarının hayatına da dokunuyorsunuz. Herhalde başka hiçbir meslekte böyle bir tatmin bulmak kolay olmaz."