İSTANBUL (AA) – Prof. Dr. Mim Kemal Öke, Türkiye Yazarlar Birliği (TYB) İstanbul Şubesi tarafından bu yıl 12'ncisi düzenlenen "İstanbul Edebiyat Festivali"ne konuk oldu.
Anadolu Ajansının Global İletişim Ortağı olduğu ve bu yıl vefatının 700. yılı dolayısıyla Yunus Emre'ye adanan festival kapsamında Öke, "Yunus'un İzinde" ana başlığı altında "Maveraünnehir'den Anadolu'ya Mevlana'dan Yunus'a" başlıklı bir konuşma yaptı.
Yeni tip koronavirüs tedbirleri kapsamında birliğin sosyal medya hesaplarından canlı olarak yayınlanan etkinlikte Prof. Dr. Mim Kemal Öke, konuşmasında, Maveraünnehir'in anlamını, Ceyhun ve Seyhun nehirleri arasında kalan tarihi bölgeyi ve Horasan'ı anlattı.
Türklerin mitolojisindeki tanrı dağlarından batıya gelişlerine dikkati çeken Prof. Dr. Öke, "Turan'dan kalkıp Anadolu'ya gelen Türkler denize karışmak için gelmişlerdir. Oradan getirdiklerini dünyaya yaymışlardır." dedi.
– "Manevi ipek yolu haritasını gösteriyorum"
Öke, Horasan'ın Türk tasavvuf tarihinde özel bir yeri olduğuna değinerek, "Burası bir ekoldür. Horasan ekolü denildiğinde karşımıza aşk ve muhabbet çıkar. Tasavvuf, Hoca Ahmet Yesevi veya Şah Nakşibendi gibi zatların sayesinde Anadolu'ya intikal etmiştir. Tasavvuf böylesi bir ekolden damıtılarak Türk milli karakterinin en önemli vasfını oluşturmuştur." diye konuştu.
İpek yolunun bulunduğu bölgeyle ilgili bugüne kadar pek çok harita gösterildiğine dikkati çeken Öke, "Ahlaki sistemimizi borçlu olduğumuz Maveraünnehir'den bir işaretle, Anadolu'ya doğru gelip oradan da batı, kuzey Afrika'ya doğru akacak bu mübarekleri ve hak dostlarını anmak gerekir. Çıkartılması gereken esas harita manevi bir ipek yolu haritasıdır." ifadelerini kullandı.
Prof. Dr. Öke, Yunus Emre gibi düşünmenin Türk milletinin ruhunu oluşturduğunu belirterek, şunları söyledi:
"Yunus Emre'nin esas özelliği doğu ile batı arasındaki çeşitli tasavvufi ekolleri arasında bütünleştirici olmasıdır. Türk dünyasını aşk hamuru ile tevhide vardıracak en önemli manevi şahsiyetlerden birisidir. Onun menkıbeleri hayata bakışımızı, aidiyetimizi, mensubiyetimizi, hayattaki vizyon ve misyonumuzu belirlediğini göstermektedir."
– "Yunus Emre ve Mevlana derviş olarak kalmışlardır"
Yunus Emre ve Mevlana'nın ortak özelliklerini yalnızlık olarak açıklayan Mim Kemal Öke, "Tarikat şeyhleri değillerdi, ikisi de derviş olarak kalmışlardı. Öğrenci yetiştirmiş, eserler kaleme almışlardır ama tarikat kurup onun üzerinde yükselmemişlerdir." dedi.