Yenileniyor
  • Adana
  • Adıyaman
  • Afyon
  • Ağrı
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Çorum
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Gümüşhane
  • Hakkari
  • Hatay
  • Isparta
  • Mersin
  • İstanbul
  • İzmir
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kırklareli
  • Kırşehir
  • Kocaeli
  • Konya
  • Kütahya
  • Malatya
  • Manisa
  • K.Maraş
  • Mardin
  • Muğla
  • Muş
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Şanlıurfa
  • Uşak
  • Van
  • Yozgat
  • Zonguldak
  • Aksaray
  • Bayburt
  • Karaman
  • Kırıkkale
  • Batman
  • Şırnak
  • Bartın
  • Ardahan
  • Iğdır
  • Yalova
  • Karabük
  • Kilis
  • Osmaniye
  • Düzce
--
--
--
--
Son Dakika Haberler

Kuraklıkla mücadelede kriz yönetimi yerine risk temelli politika önerisi51 defa okundu

kategorisinde, 25 Ara 2020 - 12:10 tarihinde yayınlandı
Kuraklıkla mücadelede kriz yönetimi yerine risk temelli politika önerisi

ÇANAKKALE (AA) – BURAK AKAY – Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi, Klimatolog ve Meteorolog Prof. Dr. Murat Türkeş, kuraklıkla mücadelede kriz yönetimi yerine risk temelli politikalar geliştirilmesi gerektiğini söyledi.

TEMA Yönetim Kurulu Üyesi de olan Türkeş, AA muhabirine, tüm dünyayı etkisi altına alan kuraklığın Türkiye'de de hissedilir oranda baş göstermeye devam ettiğini anlattı.

Türkiye'nin su ikliminin ve fiziki coğrafya etmenlerinin zenginliğinin, özellikle yeryüzü şekillerinin çeşitliliği ve kısa mesafelerde önemli düzeyde değişmesinin doğal bir sonucu olarak belirgin bir çeşitlilik sergilediğini belirten Türkeş, şunları kaydetti:

"Türkiye ikliminin kuraklık ve nemlilik indislerinden birinin, örneğin bir Aridite İndisi kullanılarak incelendiğinde, Türkiye'de çölleşmeye eğilimli yarı kurak ve kurakça yarı nemli arazilerin, ülke topraklarının yaklaşık yüzde 30'unu kapladığı bulunur. Nemlice yarı nemli kuraklık sınıfı ile birlikte bu oran yüzde 60’a ulaşır. Genel olarak, Türkiye’nin İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri, Doğu Anadolu’nun doğu ve batısı ile Doğu Akdeniz’in bir bölümü, yarı kurak iklim sınıfına girer."

Prof. Dr. Murat Türkeş, Türkiye’nin Batı ve Doğu Karadeniz ile Doğu Marmara bölgelerinin nemli, Marmara, Ege ve Akdeniz bölgeleri ile Doğu Anadolu Bölgesi'nin orta ve kuzeydoğu bölümleri ile buraları çevreleyen arazilerin ise kurakça ve nemlice yarı nemli iklim sınıfında yer aldığını anımsattı.

Türkiye'nin su iklimindeki mevsimsellik ve yıllar arası değişkenliğin de dikkat çekici derecede yüksek olduğuna işaret eden Türkeş, şöyle devam etti:

"Türkiye'de toplam kullanılabilir yıllık su tutarı, 112 milyar metreküp olarak hesaplanmıştır. Türkiye nüfusunun 2019 yılına göre yaklaşık 83 milyon olduğu ve toplam kullanılabilir su tutarının 112 milyar metreküp olduğu dikkate alındığında, Türkiye'de kişi başına yıllık ortalama yaklaşık bin 350 metreküp kadar su düştüğü bulunur. Nüfusun hala artmakta olduğu Türkiye'de, dünya ortalamasının yaklaşık yüzde 18'ine karşılık gelen bu tutar, bize, Türkiye'nin hem kurak dönemlerde hem de iklim değişikliği sonucunda gelecekte iklimin daha sıcak ve kurak, değişkenliğin daha yüksek olacağı dönemlerde yeterli su açısından ciddi sorunlarla karşılaşılabileceğini açıkça gösterir."

Murat Türkeş, Türkiye'de kentsel ve endüstriyel su kullanımı, sulama, hidrolik enerji, çevresel ve ekolojik akışlar için gerekli olan su varlığının önemli bir konu olduğunu söyledi.

Çeşitli iklim senaryoları dikkate alınarak çalıştırılan iklim modellerine göre, gelecek on yıllarda Türkiye'nin de içinde yer aldığı coğrafi bölgenin daha az yağışlı ve daha sıcak bir iklimin etkisi altına girme olasılığının oldukça yüksek olduğunu kaydeden Türkeş, "Buharlaşmanın artması, yağışların sıklığında ve şiddetinde olası değişmelerin olabileceği ve kar örtüsünün azalabileceği beklenmektedir. Kuşkusuz Türkiye ikliminde beklenen bu değişikliklerin, toprak nemi ile akış oranının azalmasına, başka bir deyişle tarımsal ve kuraklık olaylarında artışa ve şiddetlenmeye neden olacağı da beklenmelidir." diye konuştu.

– "Farklı bir strateji ve politika izlenmeli"

Prof. Dr. Türkeş, tüm bu verilerle birlikte ülkenin gelecek 20 yıllık dönemi ve söz konusu kuraklıkla ilgili farklı bir strateji ve politika izlenmesi gerektiğini savundu.

Türkiye'de su haznelerinde biriken suyun akılcı ve dikkatli, etkili ve verimli kullanımı ile neden sonuç ilişkilerinin de dikkate alınması gerektiğine işaret eden Türkeş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bütüncül bir kuraklık risk yönetimi sistemi yaklaşımıyla, yüzey suyu ve yeraltı suyu kaynaklarının yönetimi, su yöneticilerinin ve uzmanlarının su varlığını optimize etmekle görevli oldukları başlıca stratejiler arasında yer almalıdır. Var olan su altyapısı, akarsu akışlarının, yeraltı ve yerüstü su haznelerinin sağladığı su tutarlarının, alansal ve zamansal desenlerini düzenleyebilsin ya da düzenleyemesin, bu sistemler yakın ve orta vadede bu amaçlarla kullanılabilecektir. İklimsel değişkenliğin artması, artan kuraklıklar, daha yüksek hava sıcaklıkları ve daha uzun ve şiddetli sıcak hava dalgaları gibi aşırı hava olayları ve iklim afetleri, su varlığında azalma yaşayabilecek alanlardaysa, kullanıcılar arasındaki su rekabeti ve anlaşmazlıkları ya da çatışmaları olasılıkla artabilecektir. Yakın ve orta erimde Türkiye’de artan nüfusun ve yüksek kentleşme oranlarının da katkısıyla su yetersizliğinin başlayacağı, buna bağlı olarak da genel bir su sıkıntısı yaşanabileceği söylenebilir. Kuraklık ya da su ile ilgili kriz yönetimlerinin yerine, risk temelli kuraklık ya da su yönetimi ve planlama politikalarının geliştirilmesi zorunluluktur."

– "2020 kurak bir yıl oldu"

Türkeş, 2020'nin kurak bir yıl olduğunu, 2019'un Eylül ve Ekim aylarından beri aylık ve mevsimlik olarak birçok kere yinelenen meteorolojik kuraklık olaylarının ülkenin büyük bölümünde tarımsal ve hidrolojik kuraklıklara dönüştünü belirtti.

Kuraklıktan tarımsal etkinliklerin ve su kaynaklarının ciddi düzeyde etkilendiğini dile getiren Murat Türkeş, şunları kaydetti:

"Kuraklığın etkisi ile pek çok kentimizde ve büyük kentimizde içme ve kullanma suyu amaçlı su kaynaklarının ve barajların doluluk oranları yüzde 25'lerin altına inmiş durumdadır. Ne yazık ki, çeşitli ulusal meteoroloji kuruluşlarının ve hava tahmin merkezlerinin uzun vadeli hava tahmin model ürünleri ve mevsimlik tahminlerine dayalı değerlendirmemize göre, hem aralık ayının kalan günlerinde, hem de önümüzdeki birkaç ayın Türkiye'de bazı bölgeler dışında az yağışlı, kurak ya da çok kurak geçme olasılığı vardır.

Artık, bir yurttaş, kamu ve özel kurum ve kuruluşlar, üniversiteler, küçük büyük tüm yerel yönetimler olarak, içme suyunu ve içilebilir nitelikteki her türlü suyu insafsızca tonlarca kullanarak, araç ve halı yıkamayı, bahçe sulamayı, apartman içi ve dışını, ev önlerini ve balkonları yıkamayı, tonlarca su ile banyo yapmayı, hangi neden ve amaçla olursa olsun sokakları yıkama, tüm yanlış ve kötü alışkanlık ve uygulamalar ile tüketim kalıplarımızı ivedilikle terk etmeliyiz. Her türlü tatlı suyu, yaşamın tüm alanlarında ve tüm sektörlerde akılcı, tasarruflu, yeterli ve etkili bir biçimde kullanmayı ve tüketmeyi bir an önce öğrenmeliyiz."

Haber Editörü : Tüm Yazıları
YORUM YAZ