İSTANBUL (AA) – SAADET FİRDEVS APARI – Ocak ayında yayın hayatına başlayan aylık edebiyat ve fikir dergisi "Muhit", ağustos sayısında Malazgirt, Mohaç ve Büyük Taarruz zaferlerini sayfalarına taşıdı.
Derginin yeni sayısındaki dosya konusu ise toplu şiirleri "Ağustos Melali" başlığıyla yayınlanan, şair ve yazar Hüsrev Hatemi oldu.
Şair İbrahim Tenekeci yönetimindeki dergi, nisan ayında "Vefa Özel Sayısı", haziranda ise Cahit Zarifoğlu dosyasıyla okuyucu karşısına çıkmıştı.
Soner Karakuş'un editörlüğünü üstlendiği derginin sunuş yazısını kaleme alan Tenekeci, "Ağustos ayının millet olma tarihimizde ve milli hafızamızda kıymetli bir yeri var. Ağustos, zaferler ayıdır. Dergimizin sayfaları işte bu zaferlerle açılıyor. Malazgirt, Mohaç ve Büyük Taarruz'la ilgili yazılarımızı beğeniyle okuyacağınızı umuyoruz. 1938 doğumlu Hüsrev Hatemi Hocamız, Türk edebiyatının yaşayan çınarlarından. Toplu şiirleri Ağustos Melali başlığıyla yayınlandı. Kitap isminden yola çıkarak ağustos sayımızda Hüsrev Hatemi dosyası yapmaya karar verdik." ifadelerini kullandı.
– Derginin yazarlarından Asım Gültekin, vefatının ardından anıldı
Sunuş yazısında ayrıca, 22 Temmuz'da Yalova'da hayatını kaybeden gazeteci, yazar ve eğitmen Asım Gültekin, "Üzgünüz. Dergimizi matbaaya göndermek üzereyken kıymetli dostumuz ve yazarımız Asım Gültekin'in vefat haberini aldık. Mekanı cennet, makamı ali olsun. Allah ailesine ve sevdiklerine sabır versin." sözleriyle anıldı.
"Bizim Asım, dostluğun kendisine sadık idi. Daima kardeşlik ahlakına uygun davranırdı. Yirmi yedi yıl boyunca iyiliğini ve nezaketini çok gördüm, kötülüğünü ve kabalığını hiç görmedim." sözlerine yer veren İbrahim Tenekeci, "Bizim Asım" başlıklı anma yazısında Gültekin'in yazması gereken onlarca kitabı bir kenara bırakıp kendini genç nesillere adadığını dile getirdi.
Mehmet Hakan Kekeç'in "1018'de başlayıp 1071'de biten savaş: Malazgirt Meydan Muharebesi" başlıklı yazısıyla okuru karşılayan dergide aynı zamanda Murat Alanoğlu'nun "Osmanlı'ya Orta Avrupa'nın kilidini açan anahtar: Mohaç Zaferi" ve Gökhan Gökçek'in "Türk milletinin son büyük taarruzu" adlı yazıları yer alıyor.
– "Hatemi'nin şiiri bence en çok Ahmet Haşim'e akrabadır"
Yazar ve çizer Hasan Aycın'ın "Hüsrev Bey'i daha önce ilk kez Cerrahpaşa'da görmüştüm. 1987 ramazanında, rahmetli Cahit Zarifoğlu’nun hastanede yattığı günlerdi. Ziyaretine gitmiş ama yanına girememiştik. Bir grup, koridorda bekleşirken, Hüsrev Bey gelip bizi bilgilendirmişti." sözleriyle Hatemi ile anılarını paylaştığı "İki Hatıra" başlıklı yazısıyla açılan Hatemi dosyasında, Alaattin Karaca, şunları aktardı:
"Daüssıla ve çocukluğa özlemi, aşka, tabiata, bakır rengi ufuklara, zamana, faniliğe bakışı ve elbette melali ile Hatemi'nin şiiri bence en çok Ahmet Haşim'e akrabadır. Nitekim daha ilk şiirlerinden 'Ney Sesi'nde 'Yağmurlu bir akşam şehri bırakıp/ Gideceğim Haşim'in beldesine.' demesi, Haşim'in şiir beldesine olan yakınlığını gösteriyor. Öte yandan musiki, divan ve halk şiiri tutkusu, kültürel atıflar dünyası, özellikle İstanbul üzerinden yaptığı göndermeler de onu Yahya Kemal ve Tanpınar'la ortak bir hassasiyet dairesinde buluşturuyor."
– "Hüsrev Hatemi'nin şiiriyle, kişiliğini ve mesleğini birbirinden ayırmak mümkün değildir"
Prof. Dr. Ali Şükrü Çoruk, "Hüsrev Hatemi üzerine" adlı yazısında "Hüsrev Hatemi'nin şiiriyle, kişiliğini ve mesleğini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Başka bir deyişle hekim kimliğinin şiirine, şiirinin de hekimliğine katkı yaptığı açıktır. Sanatçının bir hekim olarak (elbette tersi de söylenebilir) bütün dikkati insan üzerinedir. Hatalarıyla, sevaplarıyla insanı bir bütün olarak gören, insana iyilik ve güzellik penceresinden bakmaya çalışan birisidir." tespitini okura sunarken, Prof. Dr. M. Fatih Andı ise Hüsrev Hatemi'nin "Dağıtmış Gazel" ve "Bülbül" şiirlerini incelediği "Asla feramuş eyleme!" başlıklı yazısında şu bilgileri verdi:
"Hüsrev Hatemi şiiri, kimi baskın özellikleri ile günümüz şiiri içerisinde kendisine özgü bir alan açmış olan bir şiirdir. Onun, kendisine özgü olma vasfını sağlayan ana özelliklerden birisi, metinlerarasılığın imkanlarını çok ustalıklı olarak kullanması ise bir diğeri de bu metinler arası kurulan ilişkilerin eşliğinde parlayan ironinin, şiirin anlam yükünü kesinleştirici bir tutum olarak bizi mukayeseler ve sorgulamalara muhatap kılmasıdır. Hatemi, telmih, iktibas, pastiş (öykünme), anıştırma (allusion), parodi gibi söyleyiş yollarını ustalıklı biçimde kullanıp, kendisinden evvelki metinlere köprüler atmış, bu yolla etki gücü artan, çok geniş çağrışımlı söyleyiş ve anlam imkanları ile okuyucuyu kendisine çeken, suda yayılan halkalar gibi yayılma özelliği gösteren bir şiir oluşturmuştur."
– "Zekası mizaha yatkın bir entelektüel ve güçlü bir şair Hüsrev Bey"
Yazar Mehmet Narlı, Hatemi'nin şiiri için bir tek niteleme kullanması istense, "zamanın sesi" tanımlamasının kullanacağını belirtirken, Beşir Ayvazoğlu da usta edebiyatçının tıp doktorluğuna işaret ettiği "Hüsrev Bey'in manzum latifeleri" adlı yazısında, "Zekası, mizaha yatkın bir entelektüel ve güçlü bir şair olan Hüsrev Bey, Türkçenin yanı sıra Farsça, İngilizce ve Almanca bilgisini de kullanarak çok hoş latifeler yazmıştır." ifadelerini kullandı.
Yazar Doğan Hızlan ise "Hüsrev Hatemi'nin kitaplarını okuduktan sonra, hayata dair bütün alanlarda bir rehberle geziye çıkmış gibi olursunuz. Bilimin, edebiyatın, sanatın eşliğinde bir gezi." ifadelerini kullanarak, Hatemi'nin kitaplarından öğrendiği bilgileri okurla buluşturdu.
– Hatemi'nin şiirleri kendi el yazısıyla okuyucuyu selamlıyor
Adına imzalanmış kitaplarla kendi fotoğraflarının yer aldığı sayıda Hüsrev Hatemi'nin el yazısıyla "Medine'ye Selam", "Muhayyer Sünbüle" ve "Otogarda Gece" adlı şiirleri okurların beğenisine sunuldu.
Fatma Barbarosoğlu, Sibel Eraslan, Mevlana İdris, Kamil Yeşil, Sadık Battal, İbrahim Tenekeci ve Mustafa Ruhi Şirin de dosyaya katkı sunan isimler arasında yer aldı.
Necip Tosun "Bir kuşağın destansı ağıdı: Gömleği Yalnız" başlıklı yazısında, "yıllar önce postaya verilmiş ama postada kaybolmuş, yıllar sonra bulunup muhatabına, alıcısına teslim edilmiş bir mektup" sözleriyle Mustafa Şahin'in "Gömleği Yalnız" kitabını inceledi.
Yunus Karadağ "Göğe doğru akan ırmak" yazısında, Fatih Andı'nın ilk şiir kitabı "Şark Köşesi"ne değinerek, şunları kaydetti:
"Şark Köşesi, daha isminden belli ediyor durduğu yeri, betona değil toprağa basıyor ayaklarını. Zarifoğlu'nun 'Hem şarklıyım ben / Gövdem yara dolu' dediği yerden konuşuyor şair. Nedir şarklı olmak, onulmaz bir yaraya sahip olmak mı? İşte böyle bir yaradan filizlenmiş birçok şiir."
Muhit'in ağustos sayısına Leyla İpekçi "En güzel suret'ten en güzel sanat'a", Erol Göka "Gönülsüz akıl, akılsız gönül", Dursun Çiçek "Görüntü çağında körleşme ve görmenin imkanı", Selim Cerrah "Yolumuz ve işaretlerimiz", Tayfun Doğan "Kim olarak yaşıyoruz?" , Ali Emre "Tandır kaynayınca", Zeynep Merdan "Kendinin kaşifi" ve Emine Batar "Hayatın bir parçası olarak sanat" yazılarıyla katkıda bulundu.
Derginin son sayısında ayrıca Abdullah Harmancı, Handan Acar Yıldız, Selma Aksoy Türköz, Doğukan İşler ve Mustafa Nezihi Pesen'in öyküleriyle, Hüseyin Atlansoy, Arif Ay, Murat Güzel, Nurullah Genç, Hasan Hüseyin Çağıran, Mustafa Muharrem, Yağız Gönüler, Mehmet Burak, Eray Sarıçam, İbrahim Altay, Soner Karakuş ve Mehmet Aycı, Emel Özkan, Zeynep Kot Tan, Aynur Dilber, Dilara Ayşe Akdeniz, Ayşe Çelikkaya, Fazıl Baş, Süleyman Unutmaz, Ömer Yalçınova, Adem Yazıcı ve Mehmet Tepe'nin şiirleri okunabilecek.