İSTANBUL (AA) – KENAN IRTAK – Bir hastasından yeni tip koronavirüs (Kovid-19) bulaşan ve kendi kendine uyguladığı tedaviyle hastalığı yenen İç Hastalıkları ve Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Sait Buğdacı, hastalıkla mücadelede moralin çok önemli olduğunu, bu süreçte iyileşme ihtimaline yoğunlaşmak gerektiğini kaydetti.
Buğdacı, ishal şikayetiyle gelen, daha sonraki testlerde Kovid-19 teşhisi konulan hastasından koronavirüs kaptı. Henüz test yapılmadan hastasının koronavirüs taşıdığından şüphelenen ve bu şüphesinde de haklı çıkan Buğdacı, kısa süre sonra kendisi de rahatsızlandı.
Hastalığını başkalarına bulaştırmamak için yazlığına giden ve kendisini bir ay boyunca orada karantina altına alan Buğdacı, uyguladığı ilaç tedavisiyle sağlığına kavuşmayı başardı.
Koronavirüse karşı verdiği mücadeleyi AA muhabirine anlatan Prof. Dr. Buğdacı, astım hastası olduğu için risk grubunda olduğunu söyledi.
Koronavirüsü kaptığı hastanın muayene için odasına geldiğinde maske takmadığına dikkati çeken Buğdacı, "Koronavirüs taşıyabileceğini söylediğimde itiraz etmişti. Hasta olduğunu bilmiyordu. Bana ishal nedeniyle gelmişti. 'Siz de korona olabilirsiniz' dediğimde itiraz edip polemiğe girmişti. Sonra göğüs tomografisi çekerek teşhisini koyduğum bir hastaydı." ifadelerini kullandı.
– İlk hastasına teşhisi koyduktan sonra ücretsiz izne ayrıldı
Hastaya teşhisi koyduğu günün sonunda ücretsiz izne ayrıldığını ve yanına uygulayabileceği ilaçları da alarak yazlığına gittiğini anlatan Buğdacı, şöyle devam etti:
"Hastalık süreci boyunca tek başıma yazlıkta kaldım. İlk üç gün içerisinde yüksek ateş ve terleme şikayetim oldu. Gece boyunca üç kez kıyafetleri değiştirme ihtiyacı duydum. Bu işin en büyük zorluğu tek başınıza olmanız ve kimseyi yanınıza çağıramamanız. Tek başınıza iken de ciddi halsizlik, güçsüzlük, yorgunluk yapan viral bir enfeksiyon. O da dönemin zorluğunu daha da artıran bir şey. Hastasınız ama yanınızda destekçi kimse yok. Tek başıma karantinada kalmış oldum. 5. günde baş ağrım başladı. Ağrıcı kesici almama rağmen geçmedi. Baş ağrısından sonra testler için çalıştığım hastaneye gittim. Testler pozitif çıktı."
Buğdacı, testlerin pozitif çıkmasının ardından Sağlık Bakanlığı ve İstanbul İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileriyle bağlantıya geçtiğini, bu süreçten sonra ilaçlarının evine kadar getirildiğini kaydetti.
– "Kendinizden çok ailenizi düşünüyorsunuz"
Süreç boyunca virüsün akciğerlerine inmemesinin de büyük şans olduğunu, bu nedenle de hastaneye yatmayı tercih etmediğini dile getiren Buğdacı, tedavisinin bir ay sürdüğünü ve zor bir dönem yaşadığını ifade etti.
Hastalığın astımını tetiklediğini, bu sürede birkaç astım atağı da yaşadığını anlatan Buğdacı, "Bu arada steroid kortizonlu ilaçlar almak zorunda kaldım. Bu da kaygılandırdı. Çünkü steroidli ilaçlar astımı rahatlatan ama virüs enfeksiyonlarını tetikleyen ilaçlar. Ama çok ciddi nefes darlığı vardı, bunları almak zorunda kaldım. Sonraları ilginçtir, literatürde steroid kortizonlu ilaçların bu hastalığa iyi geldiği gösterildi. O anlamda doğru bir iş yapmışız. Astım tetiklenmiş ancak hastalığın aleyhine olabilecek bir sonuç da doğurmuş gibi." dedi.
Karantina sürecinde ailesinden ayrı kalmanın zorluklarından bahseden Buğdacı, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Eşime, kızıma söylememesini istedim ama çocuk duymuş, çok üzüldü. Annesi de tedirgin oldu. Tabii ki aile de travma yaşıyor. Bendeki en büyük sıkıntı 5 gün sonra sitokin fırtınası olması halinde hayata dair her şey bitecekti. 4-5 gün çok zor geçti. Konuya hakim olmak, bilmek de bazen böyle dezavantajlar getiriyor. Öyle bir handikap da yaşadım. 5 gün sonra ölüp ölmeyeceğimi öğreniyorum. 'Kanser olmak bundan daha iyi' diye düşündüm. Çünkü kanserde bile birkaç ay yaşayabileceğinizi biliyorsun. Ama bunda birkaç gün içerisinde ölümü bekliyorsunuz. Kendinizden çok ailenizi düşünüyorsunuz. Bu insanı etkiliyor."
– "İyileşme ihtimaline yoğunlaşın"
Hastalığa yakalanan kişilere tavsiyelerde de bulunan Prof. Dr. Mehmet Sait Buğdacı, şunları kaydetti:
"TAMAM diye formüle edebileceğimiz bir durum var. Temizlik, maske, mesafe. Bunu yapmak bizim görevimiz. Hepimizin yapması gereken şeyler. Hastaların moral motivasyonlarını bozmamaları gerekiyor. Yüzde 90 ve üzerinde iyileşme ihtimaline yoğunlaşmak lazım. Hatta ben de o dönemde bir kağıda 'Yüzde 98 iyileşiyor.' diye yazıp duvara asmıştım, kendime hatırlatma olsun diye. Ciddi nefes darlığı olduğunda hastaların hastaneye başvurması gerekiyor. Bu, hastalığın ilerlediğini gösteriyor."